top of page

Tartuffe ve Hafiz İlyas Ya da Sadece Sahtekar

  • Yazarın fotoğrafı: Öykü Yavuz
    Öykü Yavuz
  • 13 Haz
  • 2 dakikada okunur

Reşat Nuri Güntekin’in ismini kitaba veren Tanrı Misafiri, memleketimden insan manzaraları sunan birbirinden farklı hikâyelerden oluşuyor. Çok sevdiğim yazarlardan biri olan Reşat Nuri’nin bu eserine nihayet başlayınca, daha ilk hikâyeyi bitirir bitirmez bu satırları kaleme almak istedim.


Kitabın açılış hikâyesi Bursa’da hali vakti yerinde, çevresince hayli muteber bir kişi olan Hacı Ali ve ailesinin günün birinde kapılarına gelen bir Tanrı misafiriyle başlar. Adının İlyas olduğunu söyleyen bu kişi, softa kılıklı, sarıklı, uzun sakallı biridir. Kendini, Hacı Ali’nin vaktiyle yakından tanıdığı başka bir softanın manevi oğlu olarak tanıtır. Babasının vefat ettiğini, kendisinin de İstanbul’a gidip bir iş aramak niyetinde olduğunu belirtir. Hem merhumun ölüm haberini vermek, hem de çokça bahsi geçen Hacı Ali’yle tanışmak için Bursa’ya uğradığını söyler.


Gelen kişi hem tanıdık, hem de Tanrı misafiri sayılınca, Hacı Ali ve ailesi onu birkaç günlüğüne misafir ederler. Ne var ki Hafız İlyas’ın İstanbul’a gitmek gibi bir niyeti olmadığı kısa sürede anlaşılır. Üç gün beş gün, derken bir hafta geçer... Ev halkı, bu kavruk yüzlü, çatlak sesli adamdan yavaş yavaş bıkmaya başlar. Zira İlyas Efendi, ilk izlenimin aksine ne pek muteber biridir ne de zannedildiği gibi dindar... Aksine, tam anlamıyla bir sahtekârdır.


Nedense bu tiplemeyi okurken aklıma Molière’in Tartuffe’ü geldi. Orada da dindar görünümünün ardına saklanmış bir dolandırıcı, evin reisini tesbihle, dualarla avucunun içine alır. Gerçi Reşat Nuri’nin hikâyesi Molière’inkinden farklıdır; ancak her iki karakterin hayatı sömürme biçimleri, zihin yapıları ve insan sarrafı oluşları neredeyse birbirinin aynısıdır.


Tartuffe: Kendini dindar, alçakgönüllü ve erdemli biri olarak tanıtır. Ancak asıl amacı evin malına konmak ve evin hanımına sarkıntılık yapmaktır.


Hafız İlyas: Sarıklı, sakallı, tesbihli bir görünümle kendini takva sahibi biri gibi sunar. Ama gerçek yüzü, çıkarcı ve tembel bir dolandırıcıdır.


İki karakter de dini değerleri, çevrelerindekileri kandırmak ve sömürmek için bir araç olarak kullanır.


Tartuffe evin resisi Mösyö Orgon'u ve annesini öyle bir etkisi altına alırki, tüm mal varlığını ele geçirmek yetmezmiş gibi birde karısı Elmire"ye göz koyar.


Hafız İlyas ise yine konağın reisi Hacı Ali’nin iyi niyetinden faydalanır. O da kızı Müzeyyen'e göz diker. Fakat ne yüz bulur ne surat.


Moliere Tartuffe karakteri ile döneminin din istismarcılarını yazdığı bu hiciv dolu eseriyle eleştirir. Reşat Nuri Güntekin de aynı şekilde Anadolu da türeyen ve cismi sarıklı cüpbeli, ismi molla ve türevi olsa da zihinleri insanlari kandırmaya yönelik çalışan asalak tiplere dikkat çeker.


Molière’in Tartuffe’ü oyunun sonunda foyası meydana çıkarak tevkif edilerek cezasını çekmek üzere hapse gönderilir. Fakat Hafız İlyas her ne kadar konağın hizmetçisi Elifle ahlaksız bir şekilde yakalanıp gönderilse de, yine bir cingözlük yaparak kendini konağa yamamayı bilir.


Bu arada kanalda Neden mi Moliere okumalıyız? Tartuffe ya da Sahtekar ismiyle bu harika oyunu daha önce anlatmıştım. Merak edenler için bunu da hatırlatmış olayım.


Bende gidip Reşat Nuri Güntekin'nin Tanrı Misafiri kitabındaki diğer hikayelere kaldığım yerden devam edeyim.


Başka bir Akıl Fikir Gezegeni bölümünde görüşünceye dek, sağlıcakla kalın 🤗

Comments


bottom of page