top of page

Pico Della Mirandola: İnsanın Değeri Üzerine Söyle

  • Yazarın fotoğrafı: Öykü Yavuz
    Öykü Yavuz
  • 14 dakika önce
  • 3 dakikada okunur
ree

15. yüzyılda yaşamış olan Giovanni Pico della Mirandola, Ortaçağ’ın skolastik düşüncesine karşı hümanizmi önceleyen fikirleriyle Rönesans’ın doğuşuna katkı sağlamış önemli bir figürdür. Henüz 23 yaşında, farklı disiplinlerden 900 tez hazırlamış; Yunanca, Latince ve Arapça metinleri inceleyerek felsefi ve teolojik argümanları bir araya getirmiştir. Kabala’dan hermetik metinlere, İslam düşüncesinden klasik felsefeye kadar geniş bir yelpazeyi harmanlayarak ortak bir dünya görüşü oluşturmayı amaçlamıştır.Ancak dönemin otoriter kilisesi, dogmalara sıkı bağlılığı nedeniyle onun tezlerinin bir kısmını “sapkın” ilan eder. Bu nedenle Mirandola, hem canına yönelik tehditlerle hem de aforoz tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Genç yaşta, yani sadece 31 yaşında hayatını kaybeder. 2000’li yılların başında mezarı açıldığında yapılan otopsi ile kalıntılarında yüksek miktarda arsenik bulunduğu ortaya çıkar. Bu da haklı olarak bizlere Mirandola'nın ölümünün doğal sebeplerle olmayabileceği şaibesini düşündürür.


Pico’nun en bilinen eseri olan “İnsanın Değeri Üzerine Söylev”, kimi araştırmacılara göre erken bir protestanlık bildirgesi, kimine göre bir Rönesans manifestosu, kimine göre ise hümanizmin ayak sesleri olarak yorumlanır. Ancak kuşkusuz, bu metin insanlık düşüncesi tarihinde çok değerli bir dönüm noktasıdır.


Düşünün! Henüz 23 yaşında, üstelik tüm masrafları üstlenerek kendine karşı çıkan herkese meydan okuyan bu toy delikanlı… Pico della Mirandola, gerçekten de adı bilinmesi ve fikirleri hatırlanması gereken önemli bir tarihi kişilik olarak anılmalıdır.


Söylevin en çok alıntılanan ve bu kitabın arka kapağında da olan şu kısım Mirandola'nın hayat felsefesini ve anlatmak istediklerini özetler niteliktedir: " “*Ey Adam!Sana ne hazır bir yüz ne de özgün, doğuştan gelen bir özellik verdik, ta ki kendi yerini, biçimini, yeteneklerini kendin seçesin, onları kendi yargın, kendi kararın ile edinebilesin. Bütün öteki yaratıkların doğası bizim koyduğumuz yasalarla belirlenip sınırlanmıştır. Oysa senin önünde böyle sınırlamalar yok, kendi yüzünün çizgilerini sana korum a görevini verdiğimiz özgür isteğinle çizebilirsin. Seni dünyanın tam ortasına koyduk, baktığın yerden dünyadaki her şeyi daha kolay görebilesin diye. Seni ne yersel ne göksel, ne ölümlü ne ölümsüz olarak yarattık; özgür, olağandışı bir yontucu gibi kendini, kendi seçiminle biçimleyebilesin diye. Aşağıya, yaşamın kaba biçimlerine inmek de tanrısal yaşam sürenlerin düzenine çıkmak da senin elinde.”*


Pico della Mirandola, insanı dünyanın tam ortasına yerleştirilmiş bir “mikrokozmos” olarak görür. Bu konum, insana dünyadaki her şeyi daha kolay kavrama ve anlama imkânı sunar. İnsan, kendi içinde evrenin tüm tohumlarını taşır; hangi tohumu yeşerteceği ise onun özgür seçimine bağlıdır.


Eğer sadece duyularına bağlı kalırsa bitkisel tohumu, içgüdülerinin esiri olursa hayvansal tohumu filizlenir. Aklını geliştirirse ussal tohumu, anlayışını derinleştirirse anlak tohumu büyür. Fakat her şeyin ötesinde, tanrısal görüyü ve aşkınlığı seçerse, insanda ilahi tohum gelişir.


Mirandola’nın insana dair metaforik benzetmesi dikkat çekicidir. Ona göre insan, bir “bukalemun” gibidir. Sabit bir doğası yoktur; olmayı istediği her şeye dönüşebilecek potansiyeli içinde taşır. Bu yüzden insan, sınırsız imkânların varlığıyla donatılmış eşsiz bir varlık olarak görülür.


Pico della Mirandola’nın büyü konusundaki yaklaşımı da oldukça ilginçtir. O, büyüyü ikiye ayırır: İlki, yeraltı kötücül güçlerin etkisiyle ortaya çıkan, doğrudan kötülüğe hizmet eden Goetia’dır; Mirandola bunu tiksindirici bulur. İkincisi ise Magia, yani “doğal büyü”dür. Bu, doğanın kendi içsel düzenini ve gizli uyumunu açığa çıkarmaya yardımcı olmayı ifade eder.


Pico della Mirandola’nın kısa ama yoğun yaşamı, insanın potansiyeline dair en cesur fikirlerden birini miras bırakmıştır. Onun düşüncesinde insan, kaderinin edilgen bir taşıyıcısı değil, kendi hayatının aktif bir mimarıdır.


Bugün hâlâ Mirandola’yı hatırlatan şey, yalnızca genç yaşta ortaya koyduğu entelektüel birikim değil, aynı zamanda insana dair duyduğu sarsılmaz inançtır: Her birey, kendi varoluşunu seçme ve biçimlendirme kudretine sahiptir.

Belki de bu yüzden, yüzyıllar sonra bile onun sesi bize ulaşmaya devam ediyor:


“Kendini bilen, kendinde olan her şeyi bilir.”


Başka bir Akıl Fikir Gezegeni bölümünde görüşünceye dek, sağlıcakla kalın.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page