Kobra etkisinin ne olduğunu bilir misiniz? Ya da bu etkinin nerede ve hangi olay yüzünden günümüzde sorunları çözmek için atılan yanlış adımların, aslında sorunları daha da kötüleştirebileceğini anlatan bir fenomene dönüştüğünü?
İsterseniz ilk önce bu etkinin kısaca bir tanımını yapalım. Bir sorunla karşılaştığımızda, hızlıca bir çözüm yolu bulma girişiminde bulunuruz. Ancak, bazen bu çözümler, aslında sorunun daha da büyümesine veya başka ve daha büyük sorunların ortaya çıkmasına neden olur. İşte tam bu noktada kobra etkisi devreye girer. Yani bir sorun karşısında acele verilen, planlamadan ve temeli olmadan alınan kararlar yüzünden işlerin Arap saçına dönmesi...
Bu olumsuz koşulu yaratan duruma ismini veren olay nerede ve nasıl gelişmiştir diye soracak olursanız, o meşhur hikayede şöyle; Yer İngiltere'nin sömürge devlet olarak işgal ettiği Hindistan ve onun şehirlerinden biri olan Delhi. Bu bölgenin yılanlarıyla meşhur olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Hani özellikle eski hint filmlerinde eline yöresel kavalını alan hintli guru önündeki sepete doğru üfler ve sepetin içinden kıvrıla kıvrıla bir kobra yılanı dans ederek yukarı doğru hareket eder. Burada yılanların sepetin içinden dans etmek için çıkmadığını hissettiği ses titreşiminin onu tehdit ettiğini zannederek ona karşı gardını aldığını söylemek isterim.
İşte hikayemize konu olan bu yılanlar 1800'lü yıllarda İngilizlerin işgal ederek kolonisi olarak yaşamını sürdüren Hindistan da çoğalarak büyük bir sorun olmaya başlar.
Zehirli olan bu yılanlar İngilizlere korkulu anlar yaşatmaya başladığında yetkili kişiler bunun çözümü için bir plan yaparlar. Çözüm ise şudur; "Bölge halkından her kim ki ölü ya da diri bir yılan getire, ona tiz elden 1 sterlin verile" Ya da şöyle söylemiş olabilirler. "Biz var size one sterlin ödemek, siz gidip şu kobraları yakalamak. Biz kobradan çok korkmak " Muhtemelen Hintli arkadaşlar da onlara; Abe İngiliz bozuntusu, ne yaptı size şuncacık kobra be, gapçık ağızlılar” diye söylenseler de “E iyi madem vereceksin zipali mecbur yakalacağız kobrayı. " diyerek başlarlar etrafta ne kadar yılan varsa avlamaya... Gel zaman git zaman Hintliler bakar avladıkça yılanlar her geçen gün azalıyor. Hatta aralarında şöyle bir konuşma bile yapmış olabilirler; “Şanti abi, biz avlarız durmadan bu zavallıları beya, yazıktır günahtır. Hare hare Krişna bizi çarpmasın sonra? Yok be sarsak Rajpur, sen asıl benim aklıma ne geldi ona kulak ver. Bu Kobralar iç üremez midir? Alsak onları bi güzel çiftleştirsek, güzel güzel minik kobralarımız olmaz mı o zaman? Ne güzel olur Şanti abi, em sevaba da gireriz değil mi? He, ne güzel değil mi? Oğlum Rajpur salak mısın sen? Ben onun için mi yılanlar çoğalsın istiyorum. İsterim ki bol bol zipali kazanım şu saf İngiliz kızanlarından beya!
Olur mu öyle beya? Olur tabi neden olmasın beya. Onlarda zibali bizde de Kobra bitmedikçe em de yorulmadan kazanırız mangırları”
Hikaye bu ya bitmeyen yılan sorunu karşında ingilizlerin kasası her geçen gün açık vermeye başlar. Para biter ama kobralar da hiç eksilme olmaz. Bu işte bir bir yeniği olduğunu düşünen yöneticiler kısa bir araştırmadan sonra yerel halkın evlerinde yılan üreterek bu işi ticarete döktüklerini anlar. Böylece ver kobrayı al parayı dönemi sona erer.
İyi de elde onca yılan var onlar ne olacak? Onlarda geldikleri yere geri döner yani Delhi sokaklarına, üstelik eskisinden çok daha fazla sayıda hemde… Böylece bizde nur topu bir etkiye sahip oluyoruz. Kobra yani “fazla kurcalama çulunu yırtarsın gapcık ağızlı” etkisine…
Madem konumuz Kobra Etkisi, o zaman bu bölümü de ünlü şarkıcı Kobra Murat'tan bir şarkı sözüyle bitirelim; Kaliteee Markaaa… Adımız kalite, soyadlarımız markadır , göbek adlarımız da ragga ragga ragga ragga, bak sen aradaki farka fabrikadan halka caga caga ragga ragga
Efendim şu hayatta akıl sağlığınızı koruyabildiğiniz kadar koruyun, gerçi yaşadığımız hayat buna pek uygun olmasa da siz yinede bir deneyin.
Başka bir bölümde görüşmek üzere, ragga ragga cagga cagga hobba hobba 🤗
Comments