top of page

Shakespeare ve Cervantes’in Cardenio'su

  • Yazarın fotoğrafı: Öykü Yavuz
    Öykü Yavuz
  • 20 Nis
  • 2 dakikada okunur

Merhaba Akıl Fikir Gezegeni’ne hoş geldiniz. Bu bölümde, edebiyat tarihinin gizemli eserlerinden birine, Shakespeare ve Cervantes’in yollarının kesiştiği iddia edilen Cardenio oyununa göz atacağız. Hem edebi hem tarihsel açıdan oldukça ilginç detaylar içeren bu hikâyede; ihanet, aşk, delilik ve saplantı iç içe geçmiş durumda.


İlk olarak Cardenio ismini, Cervantes’in ölümsüz eseri Don Quixote'un bir bölümünde duyarız. Soylu bir genç olan Cardenio, Lucinda adında bir kadınla karşılıklı aşkla bağlıdır. Ancak Cardenio’nun dostu gibi görünen Don Fernando da Lucinda’ya göz koymuştur. Bir dizi entrika sonucunda, Don Fernando Lucinda’yı Cardenio’nun elinden alır ve onunla evlenir. Bu ihaneti kaldıramayan Cardenio, kendini dağlara vurur. Zihinsel dengesini yitirir, bir meczuba dönüşür. İşte tam bu noktada, Don Quixote ve sadık yaveri Sancho Panza'nın yolu onunla kesişir. Onlar Cardenio’nun trajik hikâyesini dinlerken, biz de deliliğin eşiğinde bir aşkın kalıntılarına tanıklık ederiz.


İlginçtir ki, Cervantes ve Shakespeare çağdaştır. Hatta her ikisi de 1616 yılında hayata veda eder. 1612 yılında Don Quixote’un İngilizce’ye çevrilmesiyle, Shakespeare’in bu hikâyeden etkilenmiş olabileceği düşünülüyor.Shakespeare, genç yazman John Fletcher ile birlikte bu hikâyeyi sahneye taşımaya karar verir. Ancak kendi Cardeniosu, Cervantes’inkinden farklıdır. Oyunda Cardenio'nun ismi “Govanius” olur. Lucinda ise “Leydi” adıyla karşımıza çıkar. Bu versiyonda olaylar daha da dramatiktir.

Govanius, Lucinda ile birbirlerine âşıktır ve aynı zamanda tahta geçmeye hazırlanan bir prenstir. Ancak Don Fernando, iktidar hırsıyla onu alt eder ve sürgüne gönderir. Yine yetinmez, Govanius’un sevgilisi Leydi’ye sahip olmak ister. Baskı ve tehditle onu evliliğe zorlar. Leydi, Govanius’tan son bir dilekte bulunur: Onu öldürmesini ister. Aşkıyla vicdanı arasında kalan Govanius, bu ağır kararı verir ve Leydi’yi öldürür.


Fakat hikâye burada bitmez. Tiran Don Fernando, (ki Shakespeare ona oyununda Zorba adını vermiştir) ölü Leydi’yi gömülü olduğu lahitinden çıkarır. Onu süsler, giydirir ve adeta yaşayan bir manken gibi yanında tutar. Bu, yalnızca kıskançlık değil, aynı zamanda ciddi bir ruhsal sapkınlıktır. Don Fernando, ne kadar ileri gittiğinin bile farkında değildir.

Bir gün Govanius, sevgilisinin mezarını ziyaret etmek ister. Ve orada, tıpkı Hamlet’teki gibi bir hayaletle karşılaşır. Lucinda’nın hayaleti, başına gelenleri anlatır. Bedenine sahip olmaya çalışan tiranın niyetlerini ortaya serer. Govanius, olan biteni duyduğunda öfkeden deliye döner. Sevgilisinin ölü bedenini bu aşağılayıcı durumdan kurtarmak için bir plan yapar. Gerçek bir intikam ve adalet mücadelesi böylece başlamış olur.


Fakat Cardenio sadece Govanius ve Lucinda'nın trajedisi değildir. Oyunda yer alan bir yan hikâye de en az ana tema kadar çarpıcıdır.Govanius’un kardeşi Anselmo, karısı Camilla’nın sadakatinden emin olmak ister. Bunun için yakın dostu Votarius’u kullanır. Votarius’un Camilla’ya kur yapmasını ister; amacı, karısının bu cezbedici sınav karşısında ne yapacağını görmektir.Bu "sadakat testi", bir yandan dostluk bağlarını sınarken, diğer yandan evlilik ve güven kavramlarını sorgulatır. Bu sahneler başlı başına bir oyun olacak kadar yoğun ve güçlüdür. Gerçi Shakespeare’in Othello adlı eserinde de kıskançlığın bir insana neler yaptırabileceğine en ince ayrıntısına kadar tanık oluruz ama bu hikayede kisa ve öz bir şekilde anlatmak istediği şeyi bizlere anlatır. Bildiğiniz gibi aşırı kıskançlık ve getirisi literatürde “Othello Sendromu” olarak isimlendirilmiştir. İşte bu yüzden Othello bu anlamda çok daha katmanlı bir oyundur. Sonuçta Cardenio oyunu Govanius ve Lucinda'nın hikayesi etrafında şekillenir.


Cardenio adlı bu kayıp oyunu okumanızı öneririm, zira oyun; saf aşkı, sapkın zorbalığı, yakıcı ihaneti, yıkıcı kıskançlığı ve sadakatin sınanabilirliğini aynı potada eriten harika bir psikolojik oyundur.

Comments


bottom of page