
Özelikle son bir kaç yıldır, #pandemi süreci ve akabinde gerçekleşen gerek ulusal, gerekse #global ekonomik buhranların yaratmış olduğu baskılar sonucunda pek çok kişi ruhsal, duygusal, zihinsel ve bedensel olarak tükenmişlik duygusuyla baş etmeye çabalıyor.
Yine pek çoğumuz sadece kendimiz, yaptığımız işler, sıkıntılı ve sinir bozucu düşüncelerimiz yüzünden değil aynı zamanda çevremizdeki diğer tükenmişlik yaşayan kişilerin varlığıyla da ruhsal gerginliğilimizi üst seviyelere çıkarıyoruz. Son yıllarda hemen hemen hepimiz üzerimizde müthiş bir baskı, inanılmaz bir can sıkıntısı, bulunduğumuz yerden hiçbir şekilde memnun olmayan, sürekli ekonomik olarak dar boğazda yaşamaya çalışan, dışımız gibi içimizi de darlayarak mevcut hayatımızın berbat gittiğini savunan saplantılı #monomanik 'lere dönüştük. Ne zaman neyin olacağını kestiremedikçe, beklentilerimizi bir türlü karşılayamayan hayat karşısında yenik hissetmeye devam edeceğimiz de aşikar...
Pek çoğumuz yaşantımızdan, yaptığımız işlerden zevk almamaya başladık. Özelikle kapital dünyada en yüksek motivasyon kaynaklarından biri haline gelen paranın yeterli olamaması ve alım gücümüzün her geçen gün düşmesi, içinde bulunduğumuz bu tükenmişlik hissi etkisini de daha fazla hissetmemize neden olmakta... Bir şeylerin değişmesi gerektiğini biliyoruz fakat ne yazık ki içimizden hiçbir şeyin gelmemesi, istek ve arzularımızın hızla azalması sonucu adım adım depresif bir sarmalın içine doğru çekiliyoruz.
Tükenmişlik hissinin bu kadar çabuk ve hızla insanları kuşatması, bu hissin normal gibi gelmesine, herkesin bu anormali normalleştirmesine ve böylece sinik bir toplum oluşmasına yol açacağını bilmek önemli olacaktır. Peki bu #anhedoni yani yaşamdan yeterince ve doyumlu haz alamama durumu olan tükenmişlik sorunuyla nasıl başa çıkmalıyız? Önce asıl sorunun kaynağına inmeli ve gerçek nedeni veya nedenleri tespit etmeliyiz. Bizi hayalkırıklığına uğratan şey nedir? Yeterince takdir görmemek mi? Yeterli miktarda kazanç elde edememek mi? #Aidiyetlik duygularımızın yara alması mı? Aşırı derecede iş yükümüz mü? Haksızlığa uğradığımızı düşünmek mi? Duygusal olarak ihtiyaçlarımızın karşılanmaması mı? Aile içi huzursuzluk, eşler arasında uyumsuzluk mu? Sebep ne olursa olsun sorunun kaynağına indiğimizde çözüme de biraz daha yaklaşmış oluruz. Önemli olan yaşadığımız tükenmişlik hissinin ortadan kalkması ve daha doyumlu bir hayat yaşamak olmalı öyle değil mi? Sonuçta tükenmişliğin üstesinden gelmek zor bir iştir. Hepimizin başına gelebilir. Yine hepimiz mümkün olan olasılıkların en iyi halini oluşturmaya gelmedik mi bu dünyaya?
Kusurları olan bir insan olmayı en içimizden hissettiğimiz zamanlarda bu kusurları zaman içerisinde olumlu bir şekilde deneyimleyerek en mükemmel hale getirmekle mükellef değilmiyiz? Kendimizi #bedbin, huysuz ve #tükenmiş hissettiğimiz vakitleri kendimize daha merhametli ve şefkatli bakmak için bir fırsat olarak görebilsek, içinden geçtiğimiz zorlu zamanları kaos ortamı diye nitelendirmek yerine bir adım geri giderek daha objektif değerlendirebilsek kazancımızın da ne kadar kıymetli olduğunu anlarız. Tükenmişlik Hissi hepimiz için zor ve katlanılması güç bir duygu ama birbirimize daha anlayışlı bir şekilde yardımcı olmak bizi daha güçlü insanlar ve bastığımız yeri daha sağlam yapmaz mı? O halde #Transformers filmindeki Otobotların lideri #Optimus Prime' a bir kulak verelim.
"Ben Optimus Prime, Bu mesajı yıldızlar arasında saklanan ve hayatta kalan tüm otobotlara gönderiyorum. Biz burdayız ve sizi bekliyoruz.”
Kommentare