
Gelin size bu bölümde Shakespeare'in ustalık döneminde yazdığı komedi oyunlarından biri olan Venedik Tacirinden bahsedeyim biraz. Yalnız bu oyun sadece komedi unsurlarıyla ön planda olan bir oyun değildir baştan hatırlatmakta fayda görüyorum. Zira içinde normalden daha fazla merak unsuru, gerilim, çatışma ve ikilem yaratan öğeler de içermektedir. Bu oyunun baş karakterlerinden biri olmasa da özellikle Shylock karakteri nedense neredeyse tüm oyuna hakim gibi görünür. Shylock'un hırsı, açgözlülüğü, öfkesi, ısrarlı intikam duygusu o kadar baskındır ki, Portia haricinde diğer karakterler nedense onun yanında sönük kaldıkları izlemini verir. Oysa onlarında bu oyunda önemli rolleri vardır.
"Venedik Taciri" William Shakespeare'in ünlü bir oyunudur. 16. yüzyıl Venedik'inde geçen bu komedi, aşk, adalet ve mülkiyet temalarını işleyen oyunda başlıca karakterler, zengin bir tüccar olan Antonio, genç ve zeki bir tüccar olan Bassanio, tefeci bir Yahudi olan Shylock ve Belmont Dükalığı'ndan güzel ve sürekli talipleri tarafından rahat bırakılmayan Portia'nın başından geçenleri anlatır. Oyun, tefeci Shylock'un Antonio'ya olan kinini ve bir alacak davası için mahkemede ortaya çıkan dramatik olayları içerir. "Venedik Taciri", Shakespeare'ın eserleri arasında tartışmalı bir karakter olan Shylock ve adalet temalarıyla dikkatimizi çeker.
Portia genç, güzel, zengin ve bekar bir bayandır. Babası ölmeden önce aslında onu koruma adına evlenmesi için bazı şartlar koşar. Bu şartlara göre talipliler Portia ile evlenebilmek için önce onlara sunulan üç sandıktan birini seçmek zorundadır. Bu sandıkların biri altını, öteki gümüşü bir dIğeri ise kurşun alaşımını temsil eder. Her birinin üzerinde birer cümle ile şunlar yazar.
Birincisi altından, "Beni seçen, çok kişi istedigini kazanacak."
İkincisi gümüşten, "Beni seçen, neye layıksa onu elde edecek."
Üçüncüsü kurşundan, "Beni seçen, nesi varsa verip gözden çıkaracak.”
Bu seçimin sonucunda taliplilerin seçtiği sandıkların hangisinin içinden Portia'nın resmi çıkarsa onunla evlenme arzusuna da kavuşmuş olacaklardır. Yok eğer çıkmazsa sandıklar ve içinden çıkanlar hakkında kimseye bir şey söylemeyeceklerine dair şerefleri üzerine yemin ederek oradan sessizce ayrılacaklardır. Sizinde tahmin ettiğiniz gibi Portia'ya talip olan ne kadar adam varsa hepsi yanlış sandığı seçerek verdikleri sözleri tutarak yanından ayrılırlar.
Gelelim Venedik Tacirinin kim olduğuna. Podcastin başında bu oyunda Shylock karakterinin ne kadar baskın olduğundan bahsetmiştim. Ama maalesef Venedik Taciri o değil. Daha sakin, içine kapanık hatta silik bir tip izlemi yaratan ve gemi ticaretiyle uğraşan Antonio isimli bir gençtir şu bahsi geçen Tacir…
Oyunumuz Bassanio isimli yine bir tüccar olan ama Antonio kadar zengin olmayan karakterimizin, evlenmek için bulduğu kızı etkilemek adına (ki o kız Portia'dan başkası değildir) yakın dostu Antonio'dan borç istemesiyle başlar. Fakat Antonio'nun gemileri açıkta olduğu ve tüm gelirini bu gemilerdeki mallara yatırdığı için Bassanio'nun istediği parayı karşılayamaz. Bunun üzerine çok sevdiği dostuna yardım edebilmek adına tefeci Shylock'tan 3 bin altın alarak dostu Bassanio'ya teslim eder. Shylock önce bu parayı vermek istemez. Zira Antonio hem faize hem de tefecilik müessesesine karşı olduğu için Shylock'la her karşılaşmalarında onu aşağılamış, bir köpek gibi tekmelemiş hatta suratına bile tükürmüştür. Birde Shylock'un o dönemin Hristiyan topraklarından çoğu başka yere sürülen Yahudilerden biri olması, onun daha da sevilmez bir insan olmasına sebep olmuş gibi durmaktadır.
Ama zamanın başka planları vardır akıp geçerken kimseye hissettirmediği…
Shylock bu parayı versede içinden Antonio'ya karşı öfkesi artarak devam eder. Ve bu kez dalga geçme, aşağılama sırası ona geçmiştir.
“İmansız dediniz bana, insafsız köpek dediniz ve giysilerime tükürdünüz; Hepsi de, benim olan şeyi kullandığım için. Eh şimdi de görünüşe göre yardımıma ihtiyacınız var değil mi? Şimdi de bana gelip diyorsunuz ki, "Shylock, bize para lazım”…
Tükürüğünü sakalıma boşaltan, Eşiĝinize gelen sokak köpeğini tekmeler gibi beni tekmeleyen siz, şimdi para istiyorsunuz benden öyle mi?
Ne diyeyim peki ben şimdi size? "Köpekte para ne arar? Nasıl yapsın da bir köpek Size üç bin altın borç versin?" Demem gerekmez miydi?
Yoksa, köle gibi yerlere kadar eğilip, ezilip büzülerek, kısık bir sesle şöyle mi desem daha iyi olurdu: "Sayın efendim, geçen Çarşamba yüzüme tükürmüş, Filan gün beni tekmelemiş, Falan gün bana köpek demiştiniz. Gösterdiğiniz bu nezaket karşılığı size şu kadar borç para vermek isterim?"
Böylesi aşağılayıcı sözleri duyan Antonio Shylock'tan bu parayı arkadaşı yüzünden yinede ister ve alacak defterine bu parayı bir dostun değil, bir düşmanın ödünç aldığını yazmasını söyler. Bu arada Shylock üç bin altını teslim ederken Antonio'ya bir şart koşar. Eğer parayı zamanında ödeyemezse, Antonio'nun gövdesinin istediği yerinden yarım kilo et kesmeye hak kazanacağının kabul edilmesini ister. Ve Antonio da nasıl olsa 3 aydan daha kısa bir sürede çıktıkları seferden geri dönecek gemileri olduğu için Shylock'un bu şartını kabul etmekte bir beis görmez.
Bu garip anlaşma burada bekleye dursun biz Belmont Dükalığı'na geri dönelim. Portia birer birer hiç istemediği taliplerinden yanlış seçtikleri kutuların yardımıyla kurtula dursun, o sırada Antonio’dan aldığı borçla tekrar zengin bir statüye ulaşan Bassanio da Portio ile evlenebilmek için Belmont Dükalığı'na gelir. Hikaye bu ya, Portia ilk defa gördüğü Bassanio’yu görür görmez içi kaynamaya başlar.
Bu arada Shylock'un birde genç ve güzel bir kızı vardır Jessica, onunda yakışıklı bir sevgilisi Lorenzo… Bu iki genç gizlice bir plan yaparak kaçmaya karar verirler, kaçarkende kızı babasının altınlarından ve en değerli mücevherlerinden bir kısmını alarak orayı terkeder.
Kızının sevgilisiyle kaçtığını duyan Shylock'un feryadı, öfkesi, lanetleri, intikam hırsı görülmeye değerdir. Bir yandan onu bırakıp giden kızı, bir yandan çaldıkları değerli eşyaların acısı, bir yandan da Antonio'ya olan öfkesi Shylock'un nasıl karışık bir ruh hali içinde olduğunu bize yansıtır.
Süresi belli olan zaman geçmiş, Antonio'nun gemilerinin çeşitli kazalara uğrayarak batmış olacağı haberleri gelmiş ve borç olarak alınan paranın geri ödeme günü nihayet kapıya dayanmıştır. Yaşadığı acı ve öfkeye yenik düşen Shylock'un artık tek istediği Antonio'un ödeyemediği paranın karşılığı olan alacağı yarım kilo etin kendisine verilmesidir. Zira o sürekli aşağılanmış, hor görülmüş ve sürekli ötekileştirilmiş kayıp bir kişidir. Şöyle bir serzenişte bulunur ki, bence oyunun en can alıcı bölümlerinden biridir.
“Neden böyle yaptı ki bana? Ben başka bir dine mensup olduğum için mi? Başka bir dine inananların gözleri yok mu? Elleri yok mu? Uzuvları, boyutları, duyuları, sevgileri, tutkuları yok mu? Bir başka dine inanan birini besleyen besinler onu da beslemez mi? Aynı silah hepsini de yaralamıyor mu, aynı hastalıkları çekmiyor mu, aynı çareler-le şifa bulmuyorlar mı bu insanlar? Aynı kış onları üşütmüyor mu, aynı yaz hepimizi isıtmıyor mu? Derimizi deldiğiniz zaman kanamıyor muyuz? Gıdıklandığımız zaman gülmüyor muyuz hepimizde?
Shakespeare sanki bize taa o yıllardan; ırkçılığın, din, millet ayrımcılığının yanlış olduğunu, hepimizin eşit ve kardeş olduğunu anlatmaya çalışmış adeta öyle değil mi?
Tüm bu sözleri söyleyen Shylock oyunda devleşecekmiş gibi olsa da, kendi öfkesinin kurbanı olmak içinde elinde geleni yapar. Onun için artık varsa yoksa Antonio dan kesip koparacağı yarım kilo etten daha önemli hiçbir şey yokmuş gibidir hayatta…
Dikkat ederseniz Shakespeare'in bu oyununu anlatmaya başmalamadan önce bir komedi oyunu olduğunu söylemiştim. Ve aranızda “E hani, henüz yüzümüzde bir gülümseme olmadı daha” dediğinizi duyar gibiyim. Nedense Shakespeare komedi unsurlarını bu oyun için aralara serpiştirmiş ve asıl anlatmak istediklerini gölgelemesinler diye fazla abartıya kaçmadan vermek istemiş gibi gözükmektedir. Özelikle bir dönem Shylock'un hizmetinde bulunan, daha sonra Bassanio'nun hizmetine geçen biraz soytarı kılıklı Launcelot Gobbo klasik söz şakaları yaparak kendinden üstün statüde bulunan kişilerle kimi zaman üstü kapalı dalga geçer gibidir.
Bunun dışında oyunun önemli bir sahnesi olan Shylock ve Antonio'nun mahkemeye taşınan alacak verecek davasına kılık değiştirerek dahil olan Portia ve yardımcısı Nerissa girdikleri erkek kılıklarıyla oyuna biraz durum komedisi katmışlardır. Bana soracak olursanız oyunun böylesi komikleştirmelere ihtiyacı yoktur. Zira oyun çok daha değerli sahneler ve sözler barındırmaktadır.
Başla bir kısım olan mahkeme sahnesi Venedik Tacirinde en önemli sahnelerinden biridir. Borcunu bir türlü tahis edemeyen Shylock, soluğu Venedik Dükü'nün yanında alır. Üç ay önce yapılan anlaşma yerine gelmemiş ve kanunların karşısında Shylock haklı olduğunu iddia etmektedir. Bundan sonra Shylock'un para düşkünü biri olmadığını tamamen intikam almak için mücadele ettiğini anlamaya başlarız. Çünkü, Portia ile evlenen Bassanio artık eskisinden daha zengin bir adamdır ve Antonio'nun kendisi için aldığı üç bin altına karşılık Shylock'a tam altı bin altın vereceğini söyleyerek hem borcu kapatmak, hem de dostunu kendisi yüzünden düştüğü bu durumdan kurtarmak ister. Fakat bu teklife de sıcak bakmayan Shylock, sadece öç alma duyguları ile dolu olduğu için Antonio'dan ona ait olan yarım kilo etin kendisine teslim edilmesini istemektedir. Ve kararı onaylaması için de Venedik Dükü'ne ısrarla bu yönde bir karar alması hakkında baskı yapmaktadır.
Köşeye sıkışan Dük, mecburen kanunları uygulamak zorunda kalacakken birden ortaya, genç bir erkek ve onun ufak tefek yardımcısı, kendilerinin avukat olduklarını söyleyerek, nerdeyse karar aşamasında olan bu davaya birden bire ortak olurlar. Avukat öyle bir savunma yapar ki, bir an Shylock'un lehine çalışan birisi gibi gelir bizlere… Lâkin aslında olan bu değildir. Avukat ve onun katibi dediğimiz kişiler gerçekte kılık değiştirmiş Portia ve yardımcısı Nerissa'dan başkası değildir. Hatta öyle ki, onları yakından tanıyan kişiler bile fark edememişlerdir bu değişimi… Nihayetinde Portia her yolu deneyerek kendince kanunları yorumlayıp Antonio'yu alacağı cezadan ve Shylock'un intikamından kurtarır. Bunu yaparkende önce Shylock'tan tarafmış gibi gözükür. Kararın uygulanması gerektiğini, Antonio'nun göğsünden yarım kilo etin tahsil edilmesi gerektiğini savunur ve sonra da, bu tahsilat gerçekleşirken hiç kan akmaması gerektiğini ve miktar olarak ne eksik ne de fazla bir etin kesilemeyeceğini iddia ederek aniden Antonio'yu müdafaa etmeye başlar. Bu duruma şaşıran Shylock o sırada tam da ayakkabısının köselesiyle bıçağını bilemektedir oysaki… Eğer bu söylenenlere dikkat etmezse ne borcunu tahsil edebilecek, ne de sahip olduğu malı onda kalacaktır. Hatta masum bir insanın canına kastettiği için ölüm cezasına bile çarptırılabileceĝini vurgular kılık değiştirmiş avukat Portia…
Önceki sahnelerde merhamet duygusundan hiçbir eser görülmeyen Shylock, artık canını kaybetme tehlikesi içindedir. Bunun için Venedik Dükü'nden önünde eğilerek kendisini affetmesini, Antonio'dan hiç bir alacağı olmadığını kabul ettiğini, eğer başına bir şey gelmeyecekse bir daha böyle şeylere kalkışmayacaĝını söyleyerek davanın kapanmasını talep eder.
Bu kez Shylock acınacak durumdadır.
Hemen ardından Antonio söz ister ve Shylock'un bazı koşullarla affedilemsi gerektiğini ifade eder. O sırada Portia söze karışır ve “Madem Shylock'un affedilmesini konuşuyoruz. O halde o da geriye kalan malını, mülkünü öldükten sonra kızına ve damadına bırakması şartıyla olmalıdır.”, diyerek Venedik Dükü'nün bu yönde karar vermesini ister. Zira Shylock'un kızı Jessica evinden sevgilisi Lorenzo'yla kaçarak Portia'nın evinde saklanmaktadır. Olay tatlıya bağlanır. Ama bu oyunun en büyük kaybedeni, yenilmişi, yıkılmışı olarak Shylock hafızamıza iyice kanzınmış olur. Shylock oyun boyunca hem parasından, hem kızından, hem intikamından, hem de gururundan vazgeçerek daha sonrasını bilmediğimiz bir meçhulde kaybolur gider.
Oyunun finalinde Belmont'ta buluruz kendimizi ve oyunun içinde oyun olduğunun, değişen kılıklarla nasıl davaya müdahil olunduğunun açıklamasını dinleriz ilgili kişilerden. Ve Shakespeare'in nerdeyse tüm komedilerinde olduğu gibi sevgililerin birbirine söylediği tatlı sözlerle perdeyi kapatırız. Fakat aklımızda hâlâ Shylock karakterinin nasıl bu hale geldiğini ve sonrasındaki akıbetinin ne olduğunu sorgularken buluruz kendimizi… Nedense Venedik Taciri bir komedi gibi gelmez okuyan ya da izleyenlere… Oyunun başından sonuna kadar bizi tedirgin eden garip bir his vardır. Kimbilir belki de, Ya Shylock alacağını tahsil edip istediği yarım kilo eti alsaydı ve bunu kendi elleriyle yapsaydı ne olurdu diye düşünüyoruzdür. Belki de oyunun ismi Venedik Taciri değilde Venedik Tefecisi Shylock olmalıydı. Ne dersiniz?
Başka bir bölümde görüşmek üzere…
Sağlıcakla kalın/ içaforiz 🤗
Commentaires