
Pek çoğumuz çevremizde ya da evimizdeki hayvanları ilgi ve sevgiyle besleyip büyük bir özveriyle bakımını üstleniyoruz. Hatta bir kısmı için yaşadığı evde herhangi bir aile ferdinden hiçbir şekilde ayrılmadıĝını bile söyleyebiliriz. Bir keresinde tanıştığım bir ailenin Terrier cinsi köpeklerini küçük çocuklarına dayısı olarak tanıttığına şahit olmuştum. İlginç bir deneyim olmalı... Bir hayvana aileden biri gibi davranılması ve zaman içerisinde insanı özellikler kazanmasını amaçlayan bir deneyin varlığını ilk okuduğumda aklıma o çocuğun dayısı gelmişti. Acaba zaman içinde dayılık vasfı ne kadar ilerlemiştir? Biz insanlar, bırakın hayvanları nesneleri bile kendimizden bir parça ile anmayı seviyoruz. Mesela arabalarımıza bir isim takabildiğimiz gibi cinsiyet bile atfedecek kadar ileriye gidebiliyoruz. "Benim kızım yokuşlarda bana mısın demiyor" "Oğlumun 10 bin bakımı geldi"
Bu konuya dair yapılmış bir deneyin ve kurgusal öğeleri daha fazla olan ama minvali aynı deneyin konusu olan bir kitabın varlığından bahsetmek isterim sizlere.
1930'larda Kellogg çifti, bir deney yapmaya karar verir. Araştırma konusu, bir şempanzenin hemen hemen aynı yaşlarda bir çocukla birlikte büyürse nasıl bir etkileşimi olacağıdır. Kellogg çifti, Gua adını verdikleri yaklaşık 7 aylık bir şempanzeyi evlerine getirerek kendi çocukları Donalt'la birlikte büyütmeye başlar. Gua ve Donalt başlarda iyi anlaşır. Gua, Donalt'a göre daha hızlı bir uyum gösterir ve henüz çocuk emeklerken şempanze dik yürümeye başlar.
Gua, ihtiyaçlarını Donalt'a göre daha iyi ifade eder.Ancak Donalt, dil becerilerini kazanmaya başladığında işler değişir. Dil bariyeri, Gua için aşılamaz bir engeldir ve o daha çok mimik, jestler ve çığlık benzeri seslerle iletişim kurar. Ancak Donalt, iletişim için aynı yöntemleri kullanmaya başladığında deney sonlandırılır. Donalt, Gua gibi sesler çıkarmaya, istekleri olmadığında çığlık atmaya ve hatta Kellogg çiftini ısırmaya bile başlar. Böylece Deneyin birkaç ay sonra sonlandırılması kaçınılmaz hale gelir ve Gua geldiği laboratuvara geri gönderilir. Ancak bu dönüş, Gua üzerinde ciddi tahribatlara neden olur ve bir yıl sonra hastalanarak hayatını kaybeder.
Bu deneyi günümüzde hayvan hakları ve savunucularının var olduğu bir dönemde yapabilmek neredeyse imkansız görünse de, 1930'larda bu tür bir deneyin yapılmasının ilginç geldiğini ve o zamanlarda etiksel düşüncelerin farklı olduğunu bilmemiz gerekir.
Aynı konuya daha fazla kurgusal öğe katan ve
"Hepimiz Tamamen Kendimizi Kaybettik" isimli çok satan bir kitaptan bahsetmek istiyorum şimdide. Kitap, hayvan deneyleri yapan bir ailenin aralarına Fern adında bir şempanzeyi katmalarıyla başlar. Ancak bu deney, ailenin birçok yönden darbe alarak parçalanmasına yol açar. İlk başta amaç, bir maymunun insan özellikleri kazanıp kazanmayacağı üzerinedir. Ancak aile evinde Fern'i bir kız çocuğu gibi büyütmeye çalışırken evin gerçek küçük kızı Rosemary, bu deneyden fazlasıyla etkilenir.
Kitapta, hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin ne kadar insanlık dışı bir hal alabileceğini de çarpıcı bir şekilde görürüz. Örneğin, kitapta bahsedilen Britches adlı bebek bir makak maymunu, doğduğu gün gözleri dikilerek kör hale getirilmiştir. Bu deneyde, bebekler için tasarlanan ses ekipmanlarının test edilmesi amaçlanmıştır. Üç yıl boyunca duyusal yoksunluk içinde yaşatılan Britches'in, daha sonra öldürülerek duyusal yoksunluğun beynindeki görsel, işitsel ve motor becerilerle ilgili kısımlara ne gibi etkileri olduğu incelenmeye çalışılmıştır.
Kitabın yazarı Karen Joy Fowler, bir aile üzerinden güçlü bir kurgu eser yaratırken, hayvanlar ve onlar üzerinde yapılan acımasız deneyleri de çarpıcı bir şekilde anlatmaktan kaçınmamıştır. Kitabı okuduktan sonra kendime şunu sordugumu hatırlıyorum: Tüm bu etik dışı deneyler sırasında zarar gören birçok hayvan var ve onlar artık eskisi gibi olamayacaklar. Peki, bu deneyleri yapan insanlar? Onlar hâlâ eskisi gibi kalabilecekler mi? Sanırım bu pek mümkün görünmüyor.
Kitabı okumak isteyenler için basımını Aylak Kitabın, çevirisini Niran Elçi’nin yaptığını hatırlatarak bu bölümünde sonuna gelmek istiyorum.
Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin etik değerlere uygun olması, hayvan haklarına saygı gösterilmesi ve alternatif yöntemlerin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Hayvanların refahını korumak ve onlara saygı duymak, insanlığın ilerlemesi ve daha insancıl bir toplumun oluşması için oldukça önemli ve gerekli konulardır.
Başka bir bölümde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın/içaforiz 🤗
Comments