top of page

Saklı Günahlar Hortlayan Anılar

  • Yazarın fotoğrafı: Öykü Yavuz
    Öykü Yavuz
  • 3 gün önce
  • 2 dakikada okunur

ree

Henrik Ibsen, Bir Bebek Evi’nin son sahnesinde Nora’nın kocası Torvald Helmer’i terk edip kapıyı çarpışıyla bizleri onun özgürlük ve bağımsızlık yolculuğuna tanıklığa bırakmıştı. Daha önce bu oyunu ele alırken, kapıyı çarpıp giden bir kadının bireyselliğini arayışına şahit olmuştuk.


Şimdi ise Ibsen’in bir başka oyunu olan Hayaletler’e bakıyoruz. Bu eser, adeta şu soruyu zihnimize fısıldar: “Ya Nora kapıyı çarpıp gitmeseydi? Kocasının gölgesinde, aşağılamalarına ve manipülasyonuna boyun eğerek kalmaya devam etseydi, hayatı nasıl olurdu?” İşte Hayaletler, bizleri böyle bir paralel evrene davet eder nitelikte bir tiyatro metni…


Oyun, kocası on yıl önce ölmüş Bayan Alving’in evinde geçer. Ressam oğlu Osvalt, Paris’ten Norveç’e dönmüştür. Evde, her ne kadar evlatlık gibi görülse de çoğu kez hizmetçi muamelesi gören genç kız Regine de yaşamaktadır. Bayan Alving, ölen kocasını onurlandırmak için onun mirasıyla bir yetimhane yaptırmaktadır. İşlerin takibini yapan Rahip Manders, açılış için kasabaya gelir. Aynı zamanda Regine’nin üvey babası olan, marangozlukla geçinen ve yetimhanede çalışan sakat Engstrand da kızını yanına almak ister; fakat Regine onu sertçe reddeder.


Rahip Manders, oyunun yüzeydeki “süperegosu” gibidir. Her şeyin toplumun ahlak ölçülerine uygun olmasını ister; fakat yönlendirici ve çoğu zaman ikiyüzlü tavırlarıyla dikkati çeker. Onların konuşmaları sırasında içeriden sesler gelir; bu sesin Osvalt ile Regine’den geldiği anlaşılır. Bayan Alving için bu durum, geçmişten geri dönen hayaletler gibidir. Yaşananlar onu derinden sarsar ve Regine’yi evden göndermek ister.


Tam bu noktada, yıllardır sustuğu gerçekleri açıklamaya karar verir. Rahibe, ölmüş kocası Yüzbaşı Alving’in aslında toplumun sandığı gibi saygın değil, sefahat düşkünü ve ahlaksız bir adam olduğunu anlatır. Zamanında Bayan Alving evliliğe dayanamayıp Rahip Manders’e sığınmış, fakat Manders onu tekrar “toplumsal namus” adına kocasının yanına dönmeye ikna etmiştir. O da oğlunun geleceğini düşünerek bu makus kadere boyun eğmiştir. Ancak kocası uslanmamış, bu kez evdeki hizmetçiyi baştan çıkararak hamile bırakmıştır. Hizmetçi para karşılığında evden uzaklaştırılmış, ardından Engstrand ile evlenmiştir. Gerçekte Regine, Osvalt’ın baba bir kardeşidir. Bayan Alving, bu utancı saklayarak Regine’yi yanına almıştır.


Fakat şimdi Osvalt, Regine’ye âşık olmuş ve onunla evlenmek istemektedir. Böylece toplumun “namus” adına sakladığı bütün günahlar hortlamış, hayaletler dört bir yanı sarmıştır. Tam da bu sırada Yüzbaşı Alving’in hatırası için yapılan yetimhane yanıp kül olur. Binanın sigortalanmamasını özellikle isteyen kişi ise Rahip Manders’tir; böylece suç ve ikiyüzlülük yine görünürde “örtülmüş” olur.


Oyun, en çarpıcı darbeyi finalde indirir: Osvalt, babasından kalma frengi hastalığının pençesindedir. Yaşamak yerine zihinsel çöküşün ve dayanılmaz acının eşiğindedir. Annesine dönüp şu dehşet verici istekte bulunur:


“Anne, bana yardım et… Beni bu hayattan kurtar.”


Bayan Alving dehşete düşer:

“Bunu yapamam. Ben sana hayat verdim, sevgili oğlum.”


Osvalt ise çaresizlik içinde haykırır:

“Ben senden hayat istemedim! Bana verdiğin bu hayatı istemiyorum. Onu benden geri almak zorundasın!”


Ve perde kapanır… Seyirciyi, gerçeğin yakıcı ağırlığıyla baş başa bırakarak.


---


👉 Böylece Hayaletler, Bir Bebek Evi’nin kapıyı çarpıp giden Nora’sına karşılık, kapıyı açmayan, kocasının gölgesinde kalan bir “Nora”nın, yani Bayan Alving’in trajik hikâyesi olarak okunabilir.

Yorumlar


bottom of page