top of page

Havana’daki Adamımız: Zoraki Casus

  • Yazarın fotoğrafı: Öykü Yavuz
    Öykü Yavuz
  • 11 Haz
  • 2 dakikada okunur

Bir elektrik süpürgesi satıcısı düşünün… Adı Bay Wormold. Jim Wormold 17 yaşındaki kızı Milly'e güzel bir hayat sunmak isteyen, Havana'nın sıcak ve terli sokaklarında yaşamaya çalışan sıradan düz bir adamdır. Onun Ne politikayla ne de casuslukla uzaktan yakından bir ilgisi vardır.


Ama kader, çoğu zaman en hazırlıksız olanları seçmez mi zaten? Ve işte, İngiliz istihbaratı da Wormold’un kapısını tam bu sırada çalar.


Bu kitap, öyle filmlerdeki gibi hızlı kovalamacalarla dolu bir ajan hikâyesi değildir. Bu hikâye, gerçekle yalanın el ele verip saçma bir sistemin içini ne kadar kolay doldurabildiğini gösteren kara mizah dolu bir oyundur. Wormold'un ne casulukla ilgili bir bilgisi, ne tecrübesi, ne de ajanlık yapmış bir tanıdığı vardır; İngiliz İstihbaratı ona bu görevi verdikten sonra ne varsa hepsini kendi uydurur. Kendine yardımcı olan ajanların bir kısmını hayalinden bir kısmını da kayıtlı olduğu golf kulübünün listesinden uydurur.


Sattığı ki gerçekekte satamadığı desek daha doğru olur; Süpürge parçalarını gizli silah planı diye yutturur, yarattığı hayali ajanlara hayali istihbarat rolleri yaratır, kısaca bir devletin istihbaratını çocukça hikayeler ve çizimlerle kandırır. Ama işin tuhafı, bu yalanlar kısa sürede gerçeğe dönüşmeye başlar. İnsanlar ölmeye, gerçek istihbaratlar oluşmaya başlar. Şaka ciddileşir. Ve artık, Wormold da bu sistemin gerçek bir parçası hâline gelir.

Graham Greene, bu romanında sadece soğuk savaş döneminin absürtlüğünü değil, aynı zamanda sistemlerin ne kadar kör, ne kadar kolay kandırılabilir ve nasıl bir kurguya gönüllü biçimde boyun eğdiğini gösterir.


Havana’daki Adamımız okurken hem güldürür hemde devetlerin güvenlik açıklarını bir bir ortaya döken tajikomik bir dünya çizer adeta…

Belki de romanın asıl sorusu şudur: Yalanlar yaratarak sahtede olsa bir düzen kurulabilir mi, yoksa düzenin kendisi zaten yalan üzerine mi kurulmuştur?


Okurken oldukca keyif aldığım bu romanı bence okuyun pişman olmazsınız.

Comments


bottom of page