top of page

Harp Dönüşü/Bir Burhan Cahit Morkaya Romanı

  • Yazarın fotoğrafı: Öykü Yavuz
    Öykü Yavuz
  • 6 Haz
  • 2 dakikada okunur

ree

Bu Kitabın hikâyesi, I. Dünya Savaşı ve mütareke yıllarını arka plana alan bir aşk romanı olarak dikkat çeker. Yazar Burhan Cahit Morkaya, genellikle başkahramanları kadın olan romanlar kaleme almıştır. Bir gün, bir okuru ona neden erkek bir karakteri merkeze alan bir roman yazmadığını sorar. Morkaya'nın cevabı ise oldukça dikkat çekicidir:“Bugüne kadar, bir romana kahraman olacak kadar macerası kuvvetli bir erkeğe tesadüf etmedim.”

İşte tam da bu noktada, ona soru soran kişi, şimdilerde Avrupa’da yaşayan biraderi hakkında kendi yazdığı bir günlüğü olduğunu söyler. Sonrasında elinde bulunan günlük notları Morkaya'ya teslim eder.


Bu notlar, savaş yıllarında büyük bir aşk ve onurlu bir mücadelenin kahramanı olan Macit’in kaleminden çıkmıştır. Morkaya'da, eline geçen bu yazıları ustalıkla derleyip etkileyici bir romana dönüştürür.

Roman, ilk bölümlerinde Macit’in yaşamına ve aşık olduğu Hümret’e odaklanır. Hümret’in anlamına merak edenler için: Al yanaklı, masumane şefkat anlamına gelir.


Hikâye ilerledikçe, Macit’in yalnızca bir âşık değil, aynı zamanda yürekli bir vatanperver olduğu ortaya çıkar. Çanakkale Cephesi’nde, ardından Filistin’de düşmana karşı savaşır. Mütarekenin ardından, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlatılan Anadolu Müdafaa-i Hukuk hareketine katılır. Bu süreçte yaralanır, esir düşer ve nihayetinde Mısır’a kaçar.

Bu romanı ne sadece bir aşk hikâyesi, ne de yalnızca bir harp anlatısı olarak görmek doğru olur. Elbette Macit ile Hümret’in bir türlü vuslata erişemeyen aşkı dokunaklıdır. Ancak eserin asıl gücü, dönemin çetin koşullarını ve toplumsal çöküşü yansıtmasında gizlidir. Hikâyede yalnızca savaş cepheleri değil; aynı zamanda savaşın ardında bıraktığı büyük bir yoksulluk, yozlaşma ve çürüme vardır. Bir yanda, elindeki karneyle saatlerce sırada bekleyip bir lokma ekmeğe ulaşmaya çalışanlar; evlerindeki eşyaları satarak bir günü daha tok geçirmeye çalışanlar... Diğer yanda ise, umursamazca sefahat sürenler, "vur patlasın çal oynasın" diyerek zevk içinde hayatını sürdüren aymazlar…

Birçok romana konu olan o döneme dair ahlaki çöküşü anlatan eserler gibi bu romanın da özel bir yeri olduğunu söylemeliyim. Zira bu güzide ve kutsal vatan toprağı, yalnızca dış düşmana karşı değil; kendi çıkarları uğruna kimliğini, kişiliğini satanlara karşı da verilen mücadeleyle kazanılmıştır. İşte bu roman, tam da bu mücadelenin romanıdır.


Bence okuyun pişman olmazsınız.

Son Yazılar

Hepsini Gör
Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım/Haldun Taner

Ben: 399 numaralı hasta Teşhis: Plak kompleksi Marka: Sahibinin Sesi Bir iğne görmez miyim, fırıl fırıl dönerim… Saf ve her söylenene inanan Vicdani ile, sinsi ve kurnaz çocukluk arkadaşı Efruz üzerin

 
 
 
Vatan Kurtaran Şaban

Türk tiyatrosu ve kabare geleneği denildiğinde akla gelen ilk isimlerden biri kuşkusuz Haldun Taner’dir. 1960 yılında kaleme aldığı ve efsanevi Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun ilk oyunu olan “Vatan Kurt

 
 
 

Yorumlar


bottom of page