top of page

Bilinçli bir Aylak: Jerome K. Jerome

  • Yazarın fotoğrafı: Öykü Yavuz
    Öykü Yavuz
  • 8 Ağu
  • 4 dakikada okunur
ree

“Aylak Bir Adamdan Aylak Düşünceler” kitabı, İngiliz yazar Jerome Klapka. Jerome'dan okuduğum ikinci kitap. İlki bayıla bayıla okuduğum “Bir Kayıkta Üç Kafadar” isimli üç hipokondrik yani hastalık hastası arkadaşın Montmorecy isimli köpekleriyle birlikte bir sandalla çıktıkları iki haftalık gerçekte sahip olmadıkları hastalıkları için çıktıkları iyileşme kampı maceralarını konu alır. Fakat bu üç şaşkın entelektüel başlarına nelerin geleceğinden habersizdir. George, Harris ve Bay J (muhtemelen yazarın kendisi, ki diğer iki kişi de yazarın yakın arkadaşlarından esinlenilmiştir.) Öylesine bilgiç, öylesine yeteneksiz ve öylesine saftiriktir.


Aslına bakarsanız bu üç kafadar temsilde becerikli görünen ama pratikte o kadar da yetenekli olmayan şehirli insanın birer portresi gibidir.


"*Çantayı açıp botları içine koydum; ve tam kapatacakken aklıma korkunç bir fikir geldi. Diş fırçamı koymuş muydum? Nasıl olduğunu bilmiyorum ama diş fırçamı koyup koymadığımı asla bilemiyorum. Diş fırçam, seyahat ederken beni rahatsız eden ve hayatımı zindana çeviren bir şey olmuştu.*”


Kentli ve eğitimli bireylerin Günlük Yaşam Becerisi denildiğinde akıllarına para kazanıp yaşamlarını sürdürdükleri bir hayat gelir. Oysa bu konu hayatımızın akışında oldukça geniş bir yer tutar. Bu hikayeden yola çıkarak diyebiliriz ki, Yemek pişirme, kamp çadırı kurma, sandalı idare etme, balık tutma, doğal yaşamda hayat kalma yetisi gibi beceriler, kentli insanın şayet özel ilgi alani değilse pek bilindik şeyler değildir. Nitekim kitabın kahramanı olan bu üç şapşal adamda önce bildiklerini ifade ederken, iş başa düştüğünde ne kadar beceriksiz olduklarını görürler. Gerçi bunu görselerde birbirlerine itiraf etmek yerine havanın da bozmasıyla bu muhteşem geziyi sonlandırmayı tercih ederler. Hatta diyebilirim ki, içlerinde en makul ve içinde bulundukları andan zevk alan tek kişinin köpekleri Montmorecy'den başkası olmadığıdır. Zira her ne kadar insanlarla birlikte yaşasa da onun doğal içgüdülere sahip olması bu doğa gezisine insanlardan daha kolay adapte olmasına sebep olmuştur.


Hülasa; Kitap her ne kadar ıssız bir adaya yerleşerek ormanda yaşamanın hayali ile başlasa da; kendi işgüzarlıkları, beceriksizlikleri, hipokondrik tutumları yüzünden kolay ve korunaklı bir seyahat türü olan tren yolculuğu ile evlerine dönerek son bulur.


1889 yılında ve Viktoryen dönemde yazılan bu üç kafadarın başından geçen, yer yer kara mizah ama çoğunlukla komik maceraları bence okuyun pişman olmazsınız.


Gelelim Jerome K. Jerome’dan okuduğum diğer kitaba… “Aylak Bir Adamdan Aylak Düşünceler'e”


Bay Jerome bu yarı felsefi düşünceler kitabını Bir Kayıkta Üç Kafadar'dan yaklaşık 3 yıl önce kaleme almış. Yine o kitapta olduğu gibi vurdurmaz tavrı burada da seçiliyor. Lâkin deneme niteliğinde ve ayrı ayrı konulardan oluşan Aylak Adamın Düşünceleri zaman zaman hiciv üslubunu bırakarak daha kişisel ve duygusal bir hale dönüşebiliyor.


Kısaca konu başlıklarına bakacak olursak kitapta; Aylak Olmak Üzerine Âşık olmak, Kederli Olmak, Kibirli Olmak Üzerine yazılar olduğu gibi Hava Üzerine, Bebekler Üzerine, Hayvanlar veya Yeme içme Üzerine de çeşitli düşüncelerini aktarmaya çalışmış.


Konulardan bazılarını örnek vermek gerekirse:


“*Yapılacak bir sürü iş olmadığı takdirde aylaklığın tadını çıkarmanın imkanı yoktur. Yapılacak hiçbir şey olmadığı zaman, hiçbir şey yapmamanın eğlencesi olmaz. Öyle bir durumda boşa vakit harcamak yalnızca bir uğraşı, hem de yorucu bir uğraşı olur. Aylaklığın tatlı olması için, aynı öpücüklerde olduğu gibi, çalınması gerekir.”*


“*Kederliyken hiçbir şey yapamaz, hiçbir şey düşünemezsin ama bir şeyler yapman gerektiğini hissediyorsundur. Bir yerde sabit kalamaz, şapkanı takıp yürüyüşe çıkarsın ancak sokağın köşesine gelmeden, dışarı çıkmamış olmayı diler ve geri dönersin.”*


“*Gelin kardeşlerim, birlikte kibirli olalım! El ele tutuşup birbirimizin kibrini arttırmaya yardımcı olalım. Pantolonumuz ve saçımızla değil, cesur yüreğimiz ve çalışan ellerimizle, doğruyla, saflıkla, asaletle kibirli olalım. Alçak ya da rezil olana eğilmeyecek kadar kibirli olalım, boş bencillikler ve boş kıskançlıklar için fazlasıyla kibirli olalım, kalp kıran sözler söylemeyecek ya da davranışlarda bulunmayacak kadar kibirli olalım. Üçkağıtçılarla dolu bir dünyada samimi, dimdik duran beyefendiler olalım. Güzel şeyler düşünmekle, harika işler başarmakla, iyi hayatlar yaşamakla gurur duyalım.”*


“*Bize göre hava her zaman rezil. Hava, Hükümet gibidir; daima yanlıştır. Yazın, boğucu sıcaklardan yakınırız; kışın öldürücü soğuklardan yakınırız; ilkbahar ve sonbaharda da ne sıcak ne de soğuk olduğundan yakınır ve havanın bir an önce kararını vermesini isteriz. Hava iyiyse kırsal kesimin yağmursuzluktan mahvolduğunu söyleriz; yağmur yağarsa iyi hava için dua ederiz. Aralık ayı karsız geçerse kızmışçasına bizim eski, tanıdık kış aylarımıza ne olduğunu bilmek isteriz ve sanki parasını verip aldığımız bir şeyde kazık yemiş gibi konuşuruz; kar yağdığında da kullandığımız dil, inançlı bir millete hiç yakışmayacak türden bir dildir. Her bir birey kendi havasını yapıp onu kendisine saklamadığı sürece asla memnun olmayacağız.”*


“*Köpek çok ihtiyatsızdır. Asla senin haklı mı, haksız mı olduğunu sorgulamayı adet edinmez; hayat merdiveninde yukarı mı çıktığını, aşağı mı indiğini umursamaz; zengin mi, fakir mi; aptal mı, zeki mi; günahkar mı, günahsız mı olduğunu sormaz. Sen onun ahbabısındır. Bu onun için yeterlidir ve iyi günde, kötü günde; şöhrette, itibarsızlıkta; onurda, utançta seni rahatlatmak, seni korumak, gerekirse senin için hayatını vermek için yanında olacaktır – aptal, beyinsiz, ruhsuz köpek!”*


*Kediler, köpeklerden daha dünyevi olma özelliğine sahiptirler; kendi çıkarları peşinde daha çok koşup arkadaşları-nın çıkarlarına daha az körü körüne bağlanırlar. Biz erkekler ve kadınlar da doğal olarak böyle bir bencilliğe şaşırır kalırız. Kediler gerçekten de mutfakta halısı olan aileleri, olmayanlara nazaran daha çok severler. Eğer etrafta çokça çocuk varsa boş zamanlarını yan komşuda geçirmeyi tercih ederler. Ama hepsini birden ele alınca görürüz ki kedilerin hakkı yenmektedir. Biriyle arkadaş olursan iyi günde de, kötü günde de senin yanında olur.”*


*Ah, eski, sadık dostlar! Derin, temiz gözleriniz ve parlak, çevik, biri bir şey söylemeden önce her şeyi gören bakışlarınızla biliyor musunuz ki sizler sadece birer hayvansınız.Biliyor musunuz ki dışarıdaki direğe yaslanan baygın bakışlı, donuk herif, entelektüel anlamda ölçülemez derecede senden üstün. Aldatma ve hileyle yaşamını devam ettiren, hiç iyilik yapmamış veya iyi bir söz söylememiş, adi ya da alçak olmayan hiçbir düşüncesi veya aşağılık olmayan bir arzusu olmamış, her bir davranışı düzenbazca, her sözü yalan olan, küçük beyinli, bencil, rezillerin; bu sürünen varlıkların (ki dünyada onlardan milyonlarca var) tıpkı güneşin mumdan daha üstün olduğu gibi sizden daha üstün olduğunu biliyor musunuz? Onurlu, cesur, özverili hayvan dostlarım. Bildiğiniz üzere onlara İNSANLAR diyoruz.”*


İşte böyle, Jerome K Jerome bir yandan yaşadığı dönemi ve insanları kendi bakış açısıyla eleştirir, diğer yandan kendininde aynı dünyada yaşadığının bilincindedir.


Yazar açık yüreklilikle en başta bu kitabı çok sevdiği ve onu hiç yalnız bırakmayan piposuna ithaf eder ve okuyucuya şu notu ekler:


“*Günümüzde okuyucuların bir kitaptan beklediği şey, kitabın onları geliştirmesi, eğitmesi ve yüceltmesidir. İnan bana sevgili okuyucu, bu kitap bir ineği bile yüceltmez. Herhangi bir faydalı amaç için gönül rahatlığıyla tavsiye edemem. Tek önerebileceğim, "en iyi yüz kitap"ı okumaktan sıkıldığınızda, yarım saatinizi buna ayırmanızdır. Yani en azından bir değişiklik olabilir.”*


Bendenizde değişik bir şeyler okumak isteyenler için Jerome K. Jerome'un Aylak Bir Adamdan Aylak Düşünceler kitabını okumanızı öneririm. Yani en azından yapacak daha iyi bir işiniz ya da elinizde okuyacak daha heyecanlı bir kitabınız yoksa …


Başka bir Akıl Fikir Gezegeni bölümünde görüşünceye dek, sağlıcakla kalın.

Comments


bottom of page