
Küçücük bir çocukken çevremizdeki yetişkinler büyüyünce ne olacağımızı sorarlar. Çoğunlukla da verilen cevaplardan pek hoşlanmazlar. Muhtemelen sizlerde bu tip sorularla muhatap olmuşsunuzdur. Genelde insanlar kendi çocukluklarını günümüzün popüler deyişiyle hangi kuşak döneminde geçirdiyse o zamanın meslek gruplarını seçme eğilimindedir. Tabi yetişkin hayatın meslek seçimini sadece bu kuşak kriteri belirlemez. Mesela ailenin en az iki kuşak öncesi bile bir çocuğun ileride seçebileceği mesleği etkileyebilir. “Benim torunum büyünce doktor olacak” “Hayır benim oğlum mühendis olacak” “Kim diyor ayol, bir kere benim oğlum pilot olacak”
işte şimdi al başına belayı… Çocuğun kendi hür iradesi yok sayılıp bilgi ve becerisi çoktan ona bakım verilenlerce şekillendirildi bile…
Ebeveynlerin tutumları, beklentileri ve kendi mesleklerine dair düşünceleri, çocuklarının da meslek seçimini etkileyebilir. Bunun bir çok kanıtı olduğu şüphe göstermez bir gerçektir. Bunun yanı sıra ailenin ekonomik yönden alt gelir grubuna dahil olması, zorunlu ihtiyaçlarının dışında sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak gücünün olmaması da aile içi dinamikleri etkileyebileceği gibi o ortamda yetişen çocukların karar verme yetilerini de oldukça değiştirebilir. Başka bir etmen daha söyleyecek olursak; yine çocukların ilgi ve becerilerinin gözardı edildiği koşullarda bu bilgilerin ve yeteneklerinin gelişmesi için yeterli uyarana sahip olamaması da çocukları mevcut koşulların seçimlerine zorlayabilir.
Meslek seçiminde bir başka hususta örnek alınan aile büyükleri etmenidir. Anne gibi, baba gibi hatta yakın akrabalardan herhangi biri gibi davranarak onun yaptığı işlerin modellenmesi küçük yaşlardaki bu seçimlerin yanlı olmasını sağlayabilir. Cinsiyet ve o cinsiyetin topluma dair rolleri de meslek seçimlerinde etkisi olan başka bir amildir.
Sosyal medyanın günümüzdeki kullanımı sadece bakıp veya tıklayıp geçmek gibi algılansa da gerçekte biz insanların seçimlerini kendi istedikleri yöne çekmek gibi kötücül bir tarafı vardır. Bu taraflı çabanın karşılığını da en çok henüz dünyayı anlama konusundaki bilgileri sınırlı olan çocuklar alır. Ve tabi Sosyal medya ve İnternet üzerinde herhangi bir sayfanın da çocukların hem kişiliklerini hem de meslek seçimlerini etkilemesi kaçınılmaz olur.
İş ve uğraşların daha önce de değindiğim gibi pek çok toplumda kabul gören cinsiyetçi bir yaklaşımı olması, mesela erkek çocukların daha çok doktor, mühendis, mimar gibi daha erkeksi olduğu savunulan mesleklere yönlendirilirken, kız çocuklarının hemşire, öğretmen gibi işlere yönlendirilmek istenmesi de meslek seçiminin çocuklardan ve yeteneklerinden bağımsız bir şekilde düşünülüp yargıda bulunulması sebebiyledir.
Şimdi isterseniz bu konuyu bir sonraki aşamaya taşıyalım. Yani kendi istekleri, bilgi ve becerileri hesaba katılmadan seçtikleri işlerde çalışmak zorunda bırakılan dünün çocukları ve bugünün yetişkinlerine…
Konunun bu kısmını daha önce söylediğim etkilere maruz kalarak meslek seçimlerini yapmış kişilerden örnekler vererek genişletmek isterim. Hazırsanız ilk örnekle başlıyorum.
Hikayemiz Ahmet isminde bir kişinin başından geçiyor diyelim. Ahmet herkesin el üstünde tuttuğu yediği önünde yemediği ardında, çocukken ne isterse elde etmiş bir çocukluk yaşamış, bunun yanı sıra anne ve babasının yönlendirmesiyle uzun yıllar sayısal konularda eğitim almış ve mühendislik mesleğini seçmiş olsun. Fakat içinde yaşattığı asıl işin müzik yapmak olduğunu bilelim. Her seferinde Ahmet'in içindeki ses “buraya kadar geldin, buradan dönüş yok” diyerek onu durduğu için yıllar boyunca bu mesleği yapsın. Şimdi Ahmet'in işinden son derece memnun olduğunu söylebilir misiniz? Elbette o işini layıkıyla yapacaktır ama tatmin noktasında hep biraz eksik kalacaktır diye düşünüyorum. İsterseniz başka bir örnek daha verelim. Bu sefer kahramanımızın adı Zeynep olsun. Zeynep toplumsal cinsiyet rollerinin baskın olduğu bir çevrede büyüdüğü için o da hemşire olmak zorunda bırakılsın. Halbuki onun gönlünde pilot olmak varken hem de… Sizce Zeynep mecburiyet yüzünden seçtiği bu meslekle ne kadar mutlu olabilir?
En garip olan kısmı da nedir biliyor musunuz? Kendi seçimleri olmadığı halde bu şekilde çalışan milyonlarca insanın olması… Bu sistem uygun eğitimler alamadığı ve uygun desteğe ulaşamadığı için sevmedikleri işleri yapan memnuniyetsiz insanlar yaratmaktan başka ne işe yarar?
Gelin şimdide psikolojik bir fenomenden yardım alarak isteksiz seçimlerimizin başarısız olsak dahi devam etmesinin ardındaki olumsuz motivasyonundan bahsedelim birazda… Yani Concorde Yanılgısından.
Concorde yanılgısı adını 1960'lı yıllarda saatte 2000 km'den daha hızlı gidebilen ancak teknik sorunları yüzünden kullanılmaktan vazgeçilen bir uçak modelinden almaktadır. Sürekli sorunların devam ettiği halde gözardı edilerek yinede o uçağa yatırım yapılması anlamında kullanılan bu yanılgı, yanlış meslek seçimi yaparak başarısız ve mutsuz olmakla da ilgili olabilir. Nasıl mı? Şöyleki; Meslek seçimini çeşitli dış etmenler yüzünden (ki bunları daha önce söylemiştim) yanlış bir şekilde seçen kişi yapılan yardımları, verilen emekleri veya tutulması gereken sözleri için mecburen o işi sürdürmek zorunda hissedebilir. Bu zorunluluk hali kişinin bu işlere daha fazla zaman, para ve çaba sarfedmesi anlamına da gelir. Geri dönüşü olduğu halde yokmuş gibi davranılması, üstüne üstlük bu işlere daha da fazla yatırım yapılması sadece kişilerin meslek hayatında değil kişisel yaşamlarında da mutsuz olmasına neden olabilir. Körü körüne bir adanmışlık durumu söz konusu olduğunda insanlar bir fikir ne kadar yanlış olursa olsun, onda ısrar etme hakkını kendilerinde saklı tutmayı ister. Hatta Özelikle İşler iyiye gitmediğinde…
Oysa her zaman yeniden düşünülmesi gereken pek çok olayla karşılaşıyor ve bazılarını o anda değiştirilebileceğimizi biliyor olsak da, yinede o yanlışın sürdürülmesinin daha iyi olacağına dair inancımızı mantıklı buluyoruz. Böyle hissetmemizin sebeplerinden bazıları, inanılan görevlere olan aşırı bağlılık, savunulan fikirlerin yanlış olmaması gerektiği fikri, egosal saplantılar, başarısızlığı hazmetme toleransının azlığı olabilir.
Mecburiyetten, mahcubiyetten, masumiyeten dolayı tercih edilmek zorunda kalınan her ne olursa olsun canınızı yakmaya başladığı zaman bırakmak en doğru karar gibi gözüküyor.
"Bazen bazı şeylere sımsıkı tutunmak canınızı yakabilir.Daha fazla canınız yansın istemiyorsanız, bırakın ve rahatlayın.”
Sağlıcakla kalın 🤗
Comments