top of page

# Yüzyıllık Kelime: Kalabalık Yalnızlık


Merhaba sevgili dinleyenler,Bugün size "yalnızlık" kavramının ne anlama geldiği ve onunla nasıl barışık yaşanabileceği üzerine kısa bir sohbet sunacağım. Modern dünyanın karmaşasında ve sürekli insanlarla çevrili bir ortamda, yalnız kalmak neredeyse bir korkuya dönüşmüş durumda. Ancak bu korkunun kaynağı, çoğu zaman kendi içimizde saklı. Peki, neden bir insan kendine katlanamadığında, başkalarına katlanmak zorunda kalır?


Türk Dil Kurumu 2024 yılının en kelimesi olarak “Kalabalık Yalnızlık” İfadesini seçti.


Kalabalık yalnızlık, insanın kendine yabancılaştığı, başkalarının seslerinde kendisini bulmaya çalıştığı bir durummuş gibi gözüküyor. Gerçekte kendimize kulak veremediğimizde, dış dünyanın gürültüsü yalnızlığımızı örter gibi görünse de aslında onu daha da büyütür. Çünkü çok ses, az duyum getirir.

Yalnızlıkla mücadele etmek yerine, onu anlamaya çalıştığımızda, bambaşka bir pencere açılır karşımıza. Aslında yalnızlık, bir bireyin kendini duyabilme ve dinleyebilme yetisini geliştirebilmesi için müthiş bir fırsattır. Ama buradaki ince çizgiyi kaçırmamak gerekir: Bu durum, "can sıkıntısı" dediğimiz, aslında kişinin kendisinden kaçma isteğiyle karıştırılmamalıdır.


Kalabalık ortamlara girdiğinizde fark etmişsinizdir: İnsanlar konuşur ama dinlemez. Çok sesli bir kakofoni, anlamdan uzak bir gürültüye dönüşür. Bir insan yalnızlığından kaçmak için başkalarının seslerine sığındığında, çoğu zaman bu gürültü arasında kaybolur. neden mi? Çünkü kendi içindeki boşluk, başka seslerle dolmayacak kadar büyüktür.

Yalnızlık, bu anlamda insanın kendisiyle tanışabilmesi için bir anahtar niteliğindedir. Yani kendi yalnızlığınızda kendinizi nasıl oyaladığınız, aslında kim olduğunuzu anlamanızı sağlar. Tarkovski’nin dediği gibi, “Kendinizi, kendinizle zaman geçirmeyi, yalnızlık sanmayacağınız şekilde yetiştirin.”


Tamda burada “Arkadaşlık, dostluk ve vefa” kavramlarını sorgulamamız gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü iki insan bir araya geldiğinde, sadece kendileriyle sınırlı kalmazlar. Bir ben, bir sen ve bu ikilinin zihinlerinde oluşturdukları imgeler vardır:

Benim kafamdaki sen,

Senin kafandaki ben.


Dört farklı "kişi" arasında bir diyalog kurulmaya çalışılır ve bu, eğer dikkat edilmezse, tam bir kakafoniye dönüşür. Ancak buradaki anahtar, dinleme sanatında yatıyor. İnsan, yalnızken nasıl kendini dinliyorsa, başkalarını da aynı şekilde dinlemeyi öğrenmeli. Hattı zatında bu, yargısız bir dinleme yeteneği geliştirmeyi gerektirir.

Kendini Dinlemek: Overthinking’den farklıdır.

Burada küçük bir parantez açalım; Kendiyle baş başa kalmayı overthinking, yani gereksiz düşünce döngüleriyle karıştırmamak gerekir. Kendini dinlemek; bir sorunu çözmek, bir fikri tartmak veya yalnızca sessizlik içinde anlam aramak demektir. Bu, aynı zamanda insanın sorunlarla daha sağlıklı bir şekilde baş edebilmesini ve yaratıcı çözümler bulabilmesini sağlar.


Bu dünyada yalnızlığını kabullenip kendisiyle barışık olan biri, başkalarıyla daha sağlıklı bir iletişim kurabilir. Çünkü kendisini dinlemeyi bilen biri, başkasını da dinlemeyi öğrenir. Sözlerimi yine ünlü yönetmen ve senarist Tarkovski’nin unutulmaz bir cümlesiyle devam edeyim: “Yalnızlık, kendinle konuşmayı öğrenmektir. Bu konuşma, kendi içinde yeni dünyalar yaratır.”


Gelin bu bölümü yanlızlık kavramı ile ilgili bazı soruları kendimize sorarak bitirelim.


📌"Yalnızlık dediğimiz şey gerçekten bir korku mu, yoksa kendi içimize bakmaktan kaçış mı? Siz yalnız kalmak konusunda ne hissediyorsunuz?”


📌"Hiç kalabalık bir ortamda bulunup, kimse tarafından tam anlamıyla duyulmadığınızı hissettiniz mi? Peki bu sizi nasıl etkiledi?”


📌"Arkadaşlıklarınızda, karşınızdaki kişinin sizin hakkınızdaki algısının, gerçek 'siz' olmaktan farklı olduğunu düşündüğünüz oldu mu? Bu algıyı değiştirmek için ne yaptınız?”


📌"Kendi başınıza kaldığınızda zihninizde en çok hangi düşünceler dolanır? Ve sizce bunları susturmak mı, anlamak mı daha kolay olur?”


Yalnızlığımızı ve bizimle birlikte yaşayan kalabalıklığını daha iyi anlayıp bu ifadeyi 2024 yılında bırakabiliriz. Beni sakın yanlış anlamayın. Niyetim 2025 yılında yalnız insan sayısında artışın olmasını dilemek değil. Bilakis yanlız kalabilmenin ve bunu öğrenmenin bizlere ne kadar çok şey kazandırabilecek olmasını öğrenmemiz gerektiğidir.


Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, Sağlıcakla kalın. 🤗

Comments


bottom of page