top of page

#Sisifos Döngüsü

Güncelleme tarihi: 20 Ara 2024

Adını koyduğumuzda ağırlaşır hayatlar. Her şeye bir isim koyma işi muhtemelen anlam aramaya başlayan insanın bir sorunu gibi görünüyor. Zira adı söylendiğinde bir anlamı da olacağına olan kuvvetli inancımız sayesinde bugün modernite dediğimiz bir yaşam şekli kurduk. İcat edilen her yeni buluşun, keşfedilen her yeni yerin bizleri biraz daha ileriye götüreceğine olan inancımız sayesinde bugüne kadar gelebildik.


Peki, bu kadar ilerisi kabul ettiğimiz günlerden geriye bize kalan nedir? Geçmişten bugüne bildiğimiz halde unutturduları? Unutmamız yüzünden tekrar yaşamak zorunda kaldıklarımız? Tekrar ettikçe önemini kaybeden ve önemsizleştikçe yeniden unutulan duygular, deneyimler, düşünceler, huylar, usturuplar...?


Bu bağlamda Antik Yunanın mitik bir karakterinden biri olan Sisifos gibi koca bir kayayı zirveye çıkarıp tekrar düşmesini bekleyen ve kendimizi tekrar tekrar aynı kısır döngüye hapsetmiş kişilere dönüştürmüş olmuyor muyuz?


Hani bir söz vardır; "Herkes cennete gitmek ister ama hiç ölmek isteyen yok" diye. Sizce bu yaratılmış ve en kıymetli varlık olduğunu düşündüğümüz biricik kendimizin iki yüzlü birer hileci olduğumuzu düşündürmez mi? Nihayetinde Sisifos'un makus kaderini tayin eden ve sürekli aynı cezayı yaşamasına sebep olan hep bu hileci, düzenbaz ve iki yüzlü oluşu değil mi zaten? Gerçekte hiçbir şey kendini tekrar etmez. Her şey kendini bir sonraki varoluşu için yenilenmeye bırakır. Fakat biz insanların her şeyi zihnimizde yarattığımız haliyle sabitlemeye çalışmamız yüzünden hayatın yenilenirkenki ritmini duyamaz, renklerini göremez olduk. "Bak ne harika kokuyor şu çiçek" dediğimiz an çiçek güzelliğinden ve kokusundan bir şey kaybetmiyor olsa da, bizim için artık sıradanlığını ilan etmiş demek olmuyor mu?


Başta söylediğim ifadeye geri dönecek olursak; aldıkları isimler ve sabit anlamları yüzünden ağırlaşan şeyler, bu sabitlik yüzünden kaya gibi sertleşerek Sisifos için verilen cezanın aynısı anlamına gelmiyor mu?


Her ne kadar bu tek düze cezanın infazı koca bir kayayı yuvarlayıp zirveye taşımak ve ardından tekrar aşağıya yuvarlanmısını seyretmek olsa da, Camusvari bir bakışla her şeye rağmen bu absürditeyi devam ettirmenin altında yatan sebep yine bir anlam bulma adına gerçekleşen bir başkaldırma fikri olamaz mı?


Başka bir bölümde görüşmek üzere/Sağlıcakla kalın 🤗

Comments


bottom of page