
“Neden mi Shakespeare okumalıyızın? bu bölümününe Shakespeare'in yine harika bir tragedyası olan Julius Caesar'ı konuk etmek istedim bu seferde. Daha önceki bölümlerde 3. Richard'la benzer taraflarını anlatmaya çalıştığım Caesar'ı bu kez biraz daha derin bir inceleme ile ele almaya çalışacağım izin verirseniz.
Hazırsanız başlıyorum.
#JuliusCaesar, #Romaİmparatorluğu'nda önemli bir lider olup, MÖ 100 yılında doğmuş ve yine MÖ 44 yılında suikaste uğrayarak hayatını kaybetmiştir. Hani şu son nefesini verirken söylenen “Sen de mi Brutus!” diyerek şaşkınlık, nedamet ve kahroluş ifadeleriyle bu dünyaya elveda diyen…
Julius Caesar Roma'nın genişlemesinde etkili bir rol oynamış ve Roma'nın sınırlarını genişletmiş bir imparatordur. Elbette tüm bu gelişmeler onun siyasi kariyeri için dikkat çeken bir lider olmasına ciddi katkılar sağlamıştır. Ancak kazanılan böylesi güçler, popülerliğin artırmasına da neden olacağı için bazı kişilerin rahatsız olması da normaldir. E, bu kadar göze batmanın bir sonucu olan Günah keçisi seçilmekte pek çok kişi gibi Julius Caesar'ın da, sonunda #Senato üyeleri tarafından öldürülmesine neden olmuştur. Bu suikastın, hem Roma'da büyük bir siyasi çalkantıya yol açması, hem de trajik yönlerinin olması Shakespeare'in de dikkatini çekmiş olmalı ki, "Julius Caesar" hakkında bir eser yazmaya ve Caesar'ın hayatına, suikastına odaklanan tarihsel olayları dramatize etmeye karar vermiştir. Oyun beş perdeden oluşur. İlk üç perde Caesar'ın Roma Senatosuna girişi, Halkın onu kabullenmesi, Senatoyu saf dışı bırakarak iktidar olmak için tek adam olma mücadelesini ve ona karşı suikast planları kuran kişilerin bir araya gelerek bu işi nasıl ne zaman ve kimlerin desteğiyle yapacaklarını anlatan kısımlardır. Geri kalan iki perde ise Suikastın gerçekleşmesi, Caesar'ın ölümü ve sonrasında iktidar ortaklarıyla suikastı gerçekleştirenler arasında gelişen savaşın anlatıldığı kısımdır.
Tragedyanın ismi her ne kadar “Julius Caesar” olsa da yaşanan bu dramatik olayların baş aktörü, onun dostu, hatta neredeyse Caesar'ı oğlu gibi seven ama maalesef en sonunda da son bıçak darbesini vuran Brutus'den başkası değildir. Bir taraftan bakıldığında Brutus'e hain damgasını vurmak kaçınılmaz gibi gözükse de aslında bu suikastı planlayanların arasına katılmasının sebebi diğerlerinden oldukça farklıdır. Zira Caesar, Roma Cumhuriyeti’nin tüm güçlerini kendinde toplamak, iktidarı #otoriteryen bir merkezde birleştirmek ve totaliter bir hükümdar olmak istemektedir. İşte Brutus'un o çok sevdiği, oğlu gibi gördüğü dostu Caesar'ı ortadan kaldırmak istemesinin tek sebebi de sadece Roma Cumhuriyetine duyduğu saygı ve bağlılıktır. Her ne kadar gücün tek bir elde toplanma fikri Brutus'un çevresinde başka etkilere sebep olsa da (kıskançlık, çıkar ilişkileri.. gibi) onda bu tip haris duygular yoktur. O sadece Roma’ya ve onun yönetim şeklinin doğruluğuna olan inancıyla hareket etmiş sözü geçen ve Roma halkının saygı duyduğu bir adamdır.
Tragedya her ne kadar MÖ 44 yılında gerçekleşen bir suikastı ve arkasındaki gerçekleri anlatıyor gibi gözükse de, asıl odak noktası Brutus'un içsel ikileminin yansımasıdır. Bir tarafta çok sevdiği dostu Caesar diger tarafta canı pahasına korumak zorunda hissettiği Roma… Brutus'un bu çelişkili duyguları hem düşüncelerini hem de benliğini paramparça edecek cinstendir.
Oysa #Shakespeare, oyunda geçen Caesar'ın ikiliğini ev ve #Capitol’deki yaşantısıyla verir. Caesar evinde pijamalarıyla karısının bir çocuk doğurması için dualar eden, çeşitli tılsımlardan medet uman, bir kulağı sağır sıradan bir insan gibi anlatılırken, Capitol de, tam tersi ihtişamlı zırhını giymiş, sert mizaçlı ve aldığı kararlarla muzaffer bir imparator gibi resmedilir.
Oyunda Roma Senatosunda görev yapmış ancak Caesar'a yapılacak suikastın planmasında ve gerçekleşmesinde oldukça etkin bir kişi olan #Cassius karakteri de oldukça ilginçtir. Cassius, bir bakıma bu tragedyanın yazılma sebebidir bile diyebiliriz. Zira kendi kıskançlığı bir yana, Caesar'ın imparatorluk gücünü kendi eline geçirmek isteme arzunu ilk önce görenlerden biridir. Sadece görmekle kalmaz bunu engellemek için planlarda yapmaya başlar. Kendi gibi düşünenleri bir araya getirerek kurduğu planın kusursuz olmasi için tek bir kişi kalmıştır aralarına katılması gereken, o da özü sözü bir ve Caesar'ın en önemli dostu Brutus'ten başkası değildir. Nihayetinde Caesar'ın Cumhuriyete yapmak istediklerini Brutus'un de karşı geldiğini bildiği için onu kendi saflarına katması o kadar da zor olmaz. Ama yinede Brutus'un içinde Cassius'un sahip olduğu kör kıskançlığa dair korkuları da yersiz değildir.
15 Mart'ı unutma Caesar! Ayın 15'inden kendini sakın!
Kalabalık arasına karışan bu ses bir kehanetin de habercisidir adeta…
Böylece Martın 15'inde Caesar'ın tam da taç giyme töreninde suikaste uğrayıp öleceği kaderin de önceden söylediği gibi gerçekleşmiş olur.
Oyunun bundan sonraki kısmı için Caesar rolünü oynayıp sahneden ayrılmıştır gibi düşünsek de, diri Caesar bu tragedyayı ne kadar karıştırdıysa ölen Caesar da en az o kadar oyunun içindedir. Kimi zaman başkalarının fikirlerine destek amaçlı, kimi zamansa onu sırtından bıçaklayan dost bildiği insanlara vicdanlarını hatırlatmak için hayalet olarak girer rüyalarına…
Anlatımızın bu kısmında bir başka karakterden daha bahsetmek gerekir sanırım. O da Caesar'ın suikastından sonra bazı kişilerce, özelikle Cassius taraftarları, onun da Caesar gibi ortadan kaldırılmasını isteselerde Brutus'un buna engel olduğu Marcus Antonius'tur.
#MarcusAntonius, genellikle Mark Antony olarak bilinen Roma tarihinde önemli bir figürdür. William Shakespeare'in "Julius Caesar" oyununda da önemli bir rol sahibidir.
Mark Antony, Julius Caesar'ın müttefiklerinden ve onun savunduğu düşüncelere ortak sayılabilecek biridir. Bu yüzden Roma Cumhuriyetine olan bağlılığının en az Caesar kadar az olduğu düşünülebilir. Fakat biraz önce de dediğim gibi Brutus aynı kanaatte değildir.
Caesar'ın ölümünün hemen ardından henüz daha defin işleri başlamamışken, Brutus olağan bu gelişmelerden ve her ne kadar onun öldürülmesinde aktif rol oynasa da, yakın bir dostu olarak Romalılara seslenir.
“ #Romalılar, #yurttaşlarım dostlarım, dinleyin anlatacaklarımı ve ses çıkarmayın ki iyice duyasınız söyleyeceklerimi. Şerefim adına inanın bana; şerefime saygınız olmalı ki inanasınız bana. AklınızIa yargılayın beni; can kulağınızı da açın ki iyi birer yargıç olasınız. Bu toplulukta Caesar'ı çok sevmiş biri varsa derim ki ona, Brutus'un Caesar'a sevgisi daha az değildi onunkinden. Öyleyse neden Caesar'a karşı ayaklandın, derse bu dost bana, şu karşılığı veririm: Caesar'ı daha az sevdiğim için değil, Roma'yı daha çok sevdiğimden ortak oldum bu işe…”
İşte bu konuşma onu dinleyen Roma halkının Brutus'e hak vermesiyle sona erse de, aynı yerde konuşmasına izin verilen Mark Antony öyle bir konuşma yapar ki, lehteki tüm rüzgarlar bile ters esmeye başlar.
Mark Antony'in konuşmasına geçmeden önemli olduğuna inandığım bir hususu da anlatamadan geçmek istemiyorum. Dedik ya Cassius ve adamları onun da öldürülmesini istemektedir ve buna Brutus karşı çıkmıştır diye. Bu arka çıkmadan güç olan Antony, Brutus’den Caesar'ın ardından bir kaç kelam da ben edeyim diyerek Romalılara hitap etmek istediğini belirtir. Herkes buna karşı gelirken yine Brutus “Ne var bunda bu kadar çekinecek, sonuçta o da onun dostuydu, yapıversin bir veda konuşması” diyerek Mark Antony’nin konuşmasına destek verir. Zaten o da bu konuşmanın kimseyi yermek ya da suçlamak için olmayacağını, sadece bir dostun bir dosta yaptığı son konuşma olacağını söyleyerek oradaki şüpheli insanları ikna eder. Bu durum bile Mark Antony'nin çok iyi bir belagat ustası olduğunun göstergesidir ama kimse tarafından farkedilmez. Ya da belki de Brutus'e saygılarından öyle görünürler.
Mark Antony halka hitaben kürsüye çıktığında orada toplanan insanlar daha önceden Brutus'ün konuşmasını dinlemişler ve haklı olan tarafin o olduğuna çoktan ikna olmuşlardır. Zaten Mark Antony de, yumuşak bir üslupla başlar konuşmasına ve şöyle hitap eder Romalilara;
“Dostlarım, Romalılar, yutttaşlarım, dinleyin beni; Ben Caesar'ı gömmeğe geldim, övmeye değil. İnsanın ettiği kötülük yaşar ardından, İyilikleriyse toprağa gider kemikleriyle. Bırakın, öyle olsun Caesar için de. Soylu Brutus umursamaz dedi Caesar için: Öyleyse, ağır bir suç bu, Ve Caesar bütün ağırlığıyla ödedi bu suçunu. Buraya Brutus ve ötekilerin izniyle (Çünkü Brutus şerefli bir insandır, Ötekiler de öyle, hepsi şerefli insanlardır) onların izniyle Konuşmaya geldim zira. Caesar Dostumdu; oldukça da vefalı ve dürüsttü bana karşı; Ama Brutus umursamazdı diyor onun için: Bilirim Brutus şerefli bir insandır. Caesar nice esirler getirdi Roma'ya, Fidyeleriyle devlet hazinelerini doldurdu: Bundan ötürü mü umursamaz göründü Caesar? Fakirler ağlayınca gözleri yaşarırdı; Böyle bir umursamazlık daha katı yürekli olmayı gerektirmez mi?”
Mark Antony konuşmasının ilk kısmını biraz yergi biraz Caesar'a olan sevgi ve saygısı doğrultunda devam eder. Bu arada halkın içinden konuşmasının haklılık payı olduğunu dair destekler de almaya başlamıştır.
Ama konuşmanın ikinci kısmında biraz önce söyledikleriyle Brutus'un haklı olduğunu söyleyen aynı halk, ağız değiştirecek ve onların suçlu Caesar'ın ise bir aziz olduğunu haykırmaya başlayacaktır.
Mark Antony, konuşmasının ikinci kısmında yine Caesar'ı över ama tekrar tekrar bu cinayeti işleyen Brutus ve arkadaşlarının ne kadar şerefli olduğunu da vurgulamaktan geri durmaz. Aslında bu yaptığı sonrasında yapacağı konuşma için bir ön hazırlıktan başka bir şey değildir.
Konuşmasının arasında Caesar'ın ölmeden önce bir vasiyetnamesi olduğunu fakat bunu halka açıklamak istemediğini söyleyerek onların merak duygularının iyice köpürmesini sağlar. Halk bu vasiyetin açıklanması için Mark Antony'e baskı yapmaya başlamıştır artık… Yani tam da onun istediği gibi gidiyordur her şey… Her ne kadar gerçekte böyle bir vasiyet olmasa da, dedik ya #MarkAntony güçlü bir hitabet ustasıdır diye, biraz ağırdan alsa da nihayet bu olmayan vasiyeti okuyacağını söyleyerek halkın dikkatini iyice kendine çeker ve başlar konuşmasına;
Dostlarım, Romalılar, yurttaşlarım…
Yaş varsa gözlerinizde, hazır olun dökmeye; Şu üstündeki şalı hepiniz bilirsiniz; ben hiç unutmam Onu Caesar'ın üstünde ilk gördüğüm günü; Bir yaz akşamı çadırındaydık: Hani şu Nemus'un ordularını yendiği gün. Bakın bakın, tam şurasından girmiş hançeri Cassius'un. Şurasını ne hırsla yarmış Casca. Şurasından o çok sevdiği Brutus bıçaklamış.Geri çekerken de lanetlik hançerini bakın nasıl gelmiş ardından #Caesar'ın kanı, Kapılara fırlayıp anlamak ister gibi Gerçekten #Brutus mü değil mi diye böylesine hoyratça vuran. Çünkü, biliyorsunuz, Brutus Koruyucu meleğiydi Caesar'ın. #Tanrılar, siz söyleyin nasıl severdi onu! Zaten aldıĝı yaraların en acısı da bu oldu. Vurduğunu görünce Brutus'un, Nankörlük, hiyanetin kollarından beter, Yıktı bitirdi onu, yanıldı aslan yüreği, Kapayıp şalıyla yüzünü koca Caesar Düştü Pompeius heykelinin dibine, Kanlarının oluk oluk aktığı yere. Ah, o ne düşüştü o, yurttaşlarım, Ben, sen, hepimiz düştük onunla Ve en kanlı hıyanet geçti başımıza. Elbette ağlarsınız böyle, çünkü duyuyorum içimde Yüreklerinizin nasıl yandığını. Rahmet damlaları bu döktüğünüz yaşlar. Duygulu yüreklerdir sizleri ağlatan bu vahlar… bize kalan şu kanlı şalı görmek mi oldu yani… Şuraya bakın birde, bakın işte kendisi.. Delik deşik olmuş ihanetin hançeriyle…
Ve bu konuşma hem her şeyin başladığı hem de her şeyin sona erdiği finale doğru giden fitili ateşler. Halkın gücünü arkasına alan Antony, artık kaçan ve korkan değil tam tersi kovalayan konumuna yükselir.
Oyunun finalinde Caesar'a suikast düzenleyenlerin bir kısmı ölür, bir kısmı kaçar ve bir kısmı da tıpkı Brutus ve Cassius gibi hayatlarına kendi kılıçlarıyla son verir.
Sonrasında Roma'da yeniden üçlü hükümet yönetimine geçilir. Fakat bu dönem devam ederken iç savaşlar sonunda Roma Cumhuriyetinin sona erdiğini ve Roma İmparatorluğu'nun başladığını görürüz.
Bir bölümün daha sonuna geldik. Umarım Shakespeare okumanız için bir neden daha oluşmuştur zihninizde. 😉
Başka bir bölümde görüşmek üzere...
Sağlıcakla kalın 🤗
Comments