top of page

#Mutluluk Kandırmacası ✌


Merhaba sevgili dinleyici, bu bölüm aslında bir devam bölümü yani #Mutluluk Kandırmacası bölümünün kısmen devamı şeklinde... Hepimiz, mutlu olmayı, mutlu görünmeyi ve bunu sürdürmeyi hayatımızın merkezine koymuş durumdayız. Ancak, bu çabanın altında gerçekte ne yatıyor? Mutlu olmayı bilememek mi, yoksa mutsuz olmayı becerememek mi? Bugün, bu soruların peşine düşeceğiz.


Modern dünyada, mutluluk adeta bir performans haline gelmiş durumda. Her anı yakalayıp, dondurup, paylaşmak adeta boynumuzun borcu gibi bir mesele haline geldi... #Sahte bir gülüşün yerini, bir başkası alana kadar sürdürülen deklanşör hayatlar... Peki, bu döngünün içinde gerçek mutluluğun bir yeri var mı? Mutluluk, bir anı mı, yoksa sürekli performe edilmesi gereken bir çaba mı?


Hepimiz, sürekli bir mutluluk arayışı içinde kendimizi kaybediyoruz. Bu arayışın bir yan ürünü olarak, mutsuzluğu hissetmek ve bunu ifade etmek ise neredeyse bir tabu haline gelmiş durumda. Fakat #mutsuzluk, en az mutluluk kadar insan olmanın bir parçası değil miydi?


Gelin konuya tanımsal olarak biraz daha yakından bakalım.


Mutluluğun ne olduğunu anlamak için, farklı disiplinlerden yararlanmamız gerekiyor. Nöropsikiyatri, mutluluğu biyokimyasal bir perspektiften ele alır. Serotonin, bu noktada başrolü oynar. Beyinde üretilen bu hormon, hücreler arası iletişimi düzenler ve bu sayede uyku, iştah, öğrenme, hafıza, davranışlar ve ruh hali gibi yaşamsal bulguları dengeler. Ancak serotonin sadece beyinde değil, aynı zamanda mide ve bağırsaklarda da bulunur. Bu, mutluluğun biyolojik kökeninin ne kadar derinlere indiğini gösterir.


Bir dahiliye uzmanı, mutluluğun #sindirim sistemi ile doğrudan ilişkili olduğunu söylerken, bir psikolog bu durumu başka bir açıdan ele alabilir. #Serotonin azlığı, #depresyon ve anksiyetenin temel nedenlerinden biri olarak görülür. Ancak yeterli serotonin, mutlu bir çocuğun, kendini gerçekleştirmiş bir yetişkine evrilmesini de sağlayabilir. Fakat burada önemli olan, mutluluğun tanımının kişiden kişiye değişebilmesidir. Bir gurme için mutluluk, damak tadına uygun bir lezzetken, başka bir sonradan gurme için yeni alınmış bir ayakkabının verdiği haz olabilir.


Mutluluğun tanımı, #kişisel tercihlere ve deneyimlere göre şekillenir. Bu noktada, herkesin mutlu olmayı hak ettiğini söylemek yanlış olmaz. Ancak mutluluğun peşinden koşarken, onun tanımını netleştirmek ve neyin peşinde olduğumuzu bilmek hayati önem taşır.


Peki ya mutsuzluk? Genellikle saklamak istediğimiz, hatta yüzleşmekten kaçındığımız bir durum olan mutsuzluk halini tanımlamak istesek hakkında neler söyleyebiliriz?


Mutsuzluk, genellikle sıkıcı bir iş, yetersiz maddi kaynaklar, temel ihtiyaçların karşılanamaması veya ilişkilerde tatmin duygusunun eksikliği gibi dışsal faktörlerle ilişkilendirilir. Ancak mutsuzluğun asıl kaynağı nedir? Ve neden bizler mutsuzluğumuzu bu kadar derinlere gömmeye çalışıyoruz? İşte konunun araştırmamız gereken kısmı bizatihi burasıdır diye düşünüyorum.


Siz hiç karşınızdaki kişiye "Niçin bu kadar mutlusun?" diye bir soru sordunuz mu? Ya da neden bu kadar mutlu görünüyorsun? diye..


Böylesi sorular sormuş olsanız bile fazla üstünde durmamış olma olsalığınızı daha yüksektir. Ancak "Niçin bu kadar mutsuzsun?" sorusu, çok daha yaygındır. Bu iki soru kalıbı arasındaki fark, mutluluğun sosyal olarak kabul gören bir durum olmasıyken, mutsuzluğun saklanması gereken bir gerçeklik olarak görülmesinden kaynaklanıyor olabilir.


Zira mutluluk, insanların sizi fark etmesini sağlayan bir durumdur. Ancak mutsuzluk, genellikle fark edilmek istemediğiniz anlarda ortaya çıkar. Yani, mutsuzluk hali genellikle gizlenmeye çalışılır; fakat bu çaba çoğu zaman başarısız olur. Çünkü mutsuzluk, çevrenizdeki insanlar tarafından kolayca fark edilebilir. Peki, bu kadar fark edilebilen bir duygu olmasına rağmen, neden mutsuzluğumuzu saklamayı tercih ediyoruz?


Gerçekten mutsuz olmayı beceremiyor muyuz? Yoksa kendimize garip süsler takarak yalancı bir cennet mi inşa etmeye çalışıyoruz?


Peki sürekli bir mutluluk oyununu oynamak, bizim varlık boyutumuzu küçültmez mi?


Hayatımızla ilgili aldığımız kararlar, anlık yaşadığımız durumlar, bizi hem çok mutlu edebilir hem de berbat hissettirebilir. Eğer yaşadığımız his, #hazduygusuna yol açıyorsa, bu durum hem kendimiz hem de çevremizdekiler tarafından hemen fark edilir. Ancak, mutsuzluk duygusunu hissettiğimizde, bu duyguyu saklamak için bir yoğun bir çaba sarf etmeliyiz.


Aslına bakarsanız “Mutsuzluk”, korkulacak bir şey değil, üzerinde durulması gereken bir olgudur. O yüzden bırakın mutsuzluk sizi yeniden tanımlasın. Mutluluğunuz kadar mutsuzluğunuza da bir #şans verin. Çünkü mutsuzluk, kişinin kendisinde fark etmesi gereken kıymetli bir durumdur. Ve mutsuzluğunu tanımlayabilenlerdir gerçekte mutlu olmayı başarabilenler.


Mutsuzluk sadece bir duygu değil, aynı zamanda kendimizi yeniden keşfetmemiz için bir fırsattır.


Evet sevgili dinleyici şimdi sizi bu bölümün alt konusu olan mutsuzlugun felsefesi ile baş başa bırakıyorum. Hayatınızdaki mutsuzlukların size neler anlatabileceğini bir düşünün isterim.


Başka bir Akıl Fikir Gezegeni bölümünde görüşmek üzere /Sağlıcakla kalın /içaforiz

תגובות


bottom of page