
Biz insanların miladı; karakterimizle gerek bilerek gerekse bilmeden ona kılıf haline getirdiğimiz kişiliğimizde açılan yaraları hatırlatan durumlarla başlar. Psikolojik bir tanımla ifade etmek gerekirse "Travma" yani "Unutulmayan Acı Deneyimi" onu hatırlatan her devrini aynı miladın başlangıcı olarak görür.
Zaman akar ama bu akış devam ederken o, aynı zamanda hayatımızın belli aralıklarına sınır kazıkları çekmeyi de ihmâl etmez. Ta ki, aynı insanın gömüldüğü en aşikare mezar yeri unvanını olana kadar...
Evet, zaman biz canlılar için içinden geçip gittiğimiz bir taşkın sele, aynı zamanda da aynı selin şiddetli debisine rağmen üzerinden geçip gidemeyecek kadar dibindeki mile gömen bir mezar yerine benzer. Hatta benzemekle kalmaz bizzat bu işi yerine getiren ve işinde de oldukça iyi olan uzman bir görevlidir. Ne zaman ki insan bu taşkın seli anlamaya uğraşır, işte o vakit Styx ırmağının üzerindeki görevli kayıkçı Kharon gibi yüzmeye başlar. Her ne kadar Styx ırmağı eski Yunan mitinde cehennem ırmaklarının en büyüğü olsa da, üzerinden geçebilmek için elbette bir kayığa ihtiyaç vardır. Yani içinden geçilen zaman size acı deneyimleri hatırlatan ve her hatırlayışla cehennem acısı tattıran travmatik milatları oluşturuyorsa, o vakit ya bir kayık 🚣 ya da kayığı olan bir Kharon bulmanız icabeder.
Çeşitli dini doktrinler ve bir takım vaka-i nüvislerce sayılan ve üzerine hiç düşünmeden yaşayıp geçtiğimiz takvim zamanın başlangıcı olarak kabul ettiğimiz "Milat" kavramı ile kişisel ve duygusal zamanımızı oluşturan milat kavramı oldukça farklılık gösterir. Hattı zatında güzel anlarında zaman zaman hatırlandığı çeşitli vakitler yaşadığımız olur bu selin depdebesi içinde, lâkin bizi tetikte tuttuğuna inandığımız unutulmayan acılara karşı daha bir teyakkuz hali içinde bulunuruz. Zira ırmak yükselmiş, en şiddetli dalgalarıyla bizleri her an boğup yok etmekle tehdit eder olmuştur. Bir insanın bu şekilde sürekli tetikte bir yaşamının olmasıdır tüm bu kişisel miladının oluşmasına sebep olan şey..
Zaman içinde, ki henüz anlam kıtlığı yaşandığı o müphem çağlarda, insan her bir derdi kendi davası edinmek gibi bir gaflete düşer. Suya atılan ilk taş misali tüm bu dertlerin de aynı suyun üzerinde yüzerek gidebileceğini zanneder. Halbuki taş yerine göre kendi kütlesini ayarlayarak ağırlığını oluşturabilen sert bir maddedir. Henüz onun bu kütlesel ve fiziksel varlığını bilmeyen insan eline aldığı bu maddeyi ölçmeyi beceremediği için bir anda çöken bu taşın ağırlığı ile sarsılır. İşte ilk taşı atan bu suçsuz kişi ne var ki onun bu suyun içinde yüzemediğini gördüğü vakit maalesef yaşantısının ilk milat çizgisini de çekmiş olur. Sonrası... Sonrası hayatının büyük çoğunluğunu her an girmeye hazır vaziyette Styx ırmağı kenarında ya bir kayık ya da bir kayıkçı beklemekle geçirir.
Şöyle bir çevrenize bakın! Büyük ihtimalle kendilerine yaşatılan acı deneyimler yüzünden sürekli milat tarihini değiştiren insanların varlığını farkedeceksiniz. Bunun içindir ki, insanlığın tek bir zaman mefhumu yaşadığını zannetmek büyük bir kayıp, yalan ve beyhude bir aldanıştır. Zaman sorunları çözmez, o sadece belli aralıklarla yaşadığımız hayat ırmağının içinde çapalarımızı diktiğimiz ve yine zaman zaman yerlerini değiştirmek için çabaladığımız gürlek bir nehirdir.
Sağlıcakla kalın 🤗
Comments