top of page

#Karanlığın İçinde

Haydi, bu bölüme de gözlerimizi karanlığın ta yüreğine dikerek başlayalım…


İçinde kaybolduğumuz, bizi ele geçiren ve acımasızca tehdit eden o şeyi düşünelim. Kendi başımıza bir hapishane inşa ettiğimiz, zihinlerimizde dolaşan hayaletlerin etrafında dönüp durduğumuz anlara odaklanalım.


İşte burada, kaybettiğimiz vakitlerin kederiyle sarhoş olurken buluyoruz kendimizi.Ve bu arayışta, ne tür fedakarlıklar yaptık? Hangi değerleri ve insanları göz ardı ettik, gözden çıkar


dık? İçsel bir savaşın kurbanı olarak, adım adım karanlığa doğru ilerlemek için neleri göze aldık?


Bir çırpıda söyleyebileceğimiz alışkanlıklar, hayatımızın her alanına sinsice sızan birer zehir gibi etrafımızı sarmış durumda. Belki maddeler, belki tutkular veya yanlış inançlar...


Her birimizin içinde farklı bir canavar yatıyor… Ve biz, maalesef bu canavarları beslemeyi seçtik. Onları doyurmak için ne kadar çaresizce uğraşıyoruz oysa ki…


Ruhumuzun acı nağmeleriyle dans ederken, kendimizi dolambaçlı bir labirentin içinde kaybolmuş hissediyoruz. Her adımda daha da derinlere gömülüyor, ruhumuzun karma karmaşık olmuş örgülerine dolanıyoruz. Ne ki elimize tutuşturulan ve içinden kaçmamız için labirentin gizli saklı duvarlarına sakladığımız ipin ucunu çoktan kaybettik. Boğa başlı Minatorus'un korkusu bile bu karma karışık ipten daha fazla korkutmuyor bizleri…


Kapana kısılmış hayatlarımızda, gerçekleşmeyi bekleyen arzularımızın pençesinde kıvranırken, bir avuç umut arayışı için koşuyor, uğruna feda ettiğimiz her ne değer varsa adım adım izini sürüyoruz. Ne yazık ki, böylesi sefil arayışlarda bedenimiz yorgun düşerken, ruhumuz açlıktan kıvranıyor.


Tıpkı ne hakkında olduğunu bile bilmediği bir davanın peşinden giden Kafka'nın bahtsız kahramanı Josef K gibi cezası önceden verilmiş bir sanık rolünde hükmün peşin verildiği bir evrende sıkışıp kaldık. Ortadan kaybolmak istesek, onu bile yapamıyoruz.


Gecenin karanlığında yalnızlıkla baş başa kalıyoruz. Kafamızda dönüp duran sorulara cevap aramaktan yorgun düşmüş, bitap halde uykuya dalmayı düşlüyoruz. Cevaplar, rüyalarımızın içinde gizlenen birer sır gibi bize el sallıyor. Yakalamak için uzanıyoruz, lâkin ellerimiz sadece o meçhul boşluğu avuçluyor.


Ama yine de, umut ışığı içimizde parlamaya devam ediyor. Ne kadar da kendimizi kaybolmuş hissetsek de o kaybolmuşluğumuzun ortasında, kendimize doğru yolculuk etmeyi sürdürüyoruz.


İçimizdeki canavarları sakinleştirmek için mücadele etmeye devam etme fikri zihnimizde gizli saklı da olsa hep var . Belki de bir gün, bu alışkanlıkların zincirlerini topyekün kırıp bir kenara fırlatmaktan büyük keyif alacağız.


İşte böyle, dostlarım. Hayatın bizi perişan eden bağımlılıklarının çemberinden çıkma savaşımızda, kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir hayalet gibi gezinip duruyor ve her birimiz, kendi dava kitabımızı yazıyoruz.Kitabın sayfalarını çevirirken, bir yandan içimizdeki kırılganlıklarla barışmaya çalışıyor, bir yandan da yeni çıkış yollarının varlığının izini sürüyoruz. Ruhumuzun derinliklerinde yankılanan keskin hüznü Pandora'nın kutusunda kapalı kalan son kurtuluş parçası ile sakinleştirmeye çabalıyoruz. Umut…


Kimbilir belki de, o kitabın son sayfasında, tıpkı son kalan kurtuluş umuduna benzer bir özgürlük yazılıdır. Ne dersiniz?


Sağlıcakla kalın/içaforiz 🤗

Comentarios


bottom of page