
Bir insan, kendi varoluşuyla bağlantı kuramıyorsa, genellikle işiyle, eşiyle, çocuklarıyla veya başka bir nesne veya durumla var olmaya çalışır. İlk bakışta bu durumlar sorun gibi görünmeyebilir. Ancak, kaybedilmiş bir benlik duygusu ne kadar yoğunsa, kişi o kadar çok başka şeylerle özdeşleşir ve sonuç olarak kendisi için değil, daha çok başkaları için dönen bir dünya yaratma eğiliminde olur.
Dünya kendi ekseni etrafında bir tam turu yaklaşık 24 saatte tamamlar. Bu dönüş, gece ile gündüz arasındaki farkı, rüzgarların yönünü, hava basıncının değişimini, yönlerin tayinini ve birçok diğer değişimi mümkün kılar. Ancak eğer durmuş ve sadece güneşin etrafında dönen bir dünya olsaydı, günlerimiz tek tip olurdu, rüzgarlar ya çok güçlü ya da hiç esmezdi, hava sıcaklığı ve basıncı aniden yükselir veya düşerdi, hangi yönde veya nerede olduğumuzu bilemeyebilirdik.
Bu durum, insanlar ve diğer canlılar için sürdürülebilir bir yaşam tarzı değildir. Kendimizi durdurarak, kendi özbenliğimizi unutarak başkaları üzerinden yaşamaya çalışmak, varolmadığımız anlamına gelmez, ancak başkalarının etrafında şekillenen bir yaşam tarzı, kendi ekosistemimiz için sürdürülebilir değildir. Evet, belki fiziksel olarak varız diyebiliriz, ancak düşünsel olarak başka çekim güçlerinin etkisi altında dönerek onların etrafında şekillenmeye başlamışız demektir.
Danimarkalı varoluşçu filozof Søren Kierkegaard'a göre varoluş; birey olmak, çabalamak, seçenekleri değerlendirmek, seçim yapmak ve kararlar almak anlamına gelir. Bu nedenle, kendi farkındalığına sahip olan bir kişi, kararlar alabilen, seçimlerini yapabilen ve bunları gerçekleştirmek için çabalayan bir birey olmalıdır. Tüm bunları yaparken, güneşin etrafında dönmeyi de unutmamalı, yani diğer insanları da göz ardı etmemelidir.
Kendini açıklayamayan ve farklı olamayan bir kişi sevme yetisine sahip olamaz. Sevgi, gerçek anlamda farkındalık gerektiren bir deneyimdir. Kierkegaard'ın deyişiyle, sevgi, kendini tanımayan ve anlamayan birinin yaşayabileceği en mutsuz durumdur.
Sevgi, derin bir anlayış, empati ve karşılıklı paylaşım gerektirir. Ancak kendi varlığımızı keşfetmeden, içsel dünyamızı anlamadan ve kim olduğumuzu kavramadan, gerçek sevgiyi deneyimlemek mümkün değildir. Kendimizle olan bağlantımızı yitirdiğimizde, diğer insanlarla olan ilişkilerimiz de yüzeysel hale gelir ve anlamsızlaşır.
Kendini tanımayan bir kişi, kendi içsel dünyasının derinliklerinde gezinmek yerine, dışarıdaki nesnelere ve durumlara bağımlı hale gelir. Bu bağımlılık, bir süre için tatmin edici olabilir, ancak uzun vadede eksiklik ve huzursuzluk hissi yaratır. Çünkü sevgi, dışsal faktörlere dayanmamalı; daha çok içsel bir kaynak olmalıdır.
Kierkegaard'ın vurguladığı gibi, sevgi ve mutluluk, kendi farkındalığımızı artırarak ve kendi benliğimizi keşfederek elde edilebilir. Kendimizi anladığımızda, başkalarını da daha iyi anlayabilir ve onlara sevgiyle yaklaşabiliriz. Ancak bu, sürekli bir çaba gerektirir. Farkındalık, kendimize dürüst olmayı, içsel zorluklarla yüzleşmeyi ve kendi değerlerimize sadık kalmayı içerir.
Kierkegaard'ın sözleri bize, kendi varoluşumuzun önemini hatırlatır. Kendimizi tanıyarak, seçimler yaparak ve içsel çabalara girişerek, sevgiyi deneyimlemek ve gerçek mutluluğu bulmak mümkündür. Ancak, başkalarıyla uyum içinde var olurken, kendi benliğimizi de unutmamalıyız. İşte o zaman, tam anlamıyla varoluşumuzun bilincinde olan ve sevgiyle dolu bir yaşam sürdürebiliriz.
Başka bir bölümde görüşmek üzere
Sağlıcakla kalın/içaforiz
Comments