top of page

İnsan Neden Keşfetmeyi Bırakır?


Hemen hemen hepimizin çocukluk anıları daha baskındır. Dönemin olumlu ya da olumsuz geçmesi fark etmeksizin, çocukluk hayatımızın geri kalanını şekillendirdiğimiz yıllardır. O dönemde öğrendiğimiz her şey bir anlam taşır ve bu anlamlar zihnimizde birer alan oluşturur. Örneğin, bir çocuk ilk kez gökyüzüne bakıp yıldızları merak ettiğinde, zihninde "bilinmeyen" veya "keşif" diye adlandırabileceğimiz bir bölüm açılır. Hayallerimiz ve merak duygumuzun etkisiyle bu alanlar hızla çoğalır: A, B, C, D…


Ancak, zaman ilerledikçe hayatın rutinleri ve alışkanlıkları arasında farklı kavramlar öğrenmeye başlarız. Bu yeni kavramlar, önceden öğrendiğimiz anlamlarla karışır ve zihnimizde benzerlikler yaratır. Mesela, bir zamanlar yıldızlara duyulan o saf merak, ileride "astronomi", "uzay", hatta "teknoloji" gibi farklı bölümlerin altına taşınabilir. Yetişkin oldukça, artık listeye yeni bölümler eklemek yerine, var olan bölümlerin altına eklemeler yapmaya başlarız. Yani, A'ya benzer bir şey A'nın altına, B'ye benzer bir şey B'nin altına eklenir.


Hayallerin ve merak duygusunun giderek azalmasıyla birlikte, yeni bir şey keşfetme olasılığı da düşer. Çocukken bir böceğin hareketini izlemek bile bir "buluş" sayılabilirken, yetişkinlikte bu küçük detaylara kayıtsız kalırız. Sonuç olarak listeye daha az yeni bölüm eklenir; bunun yerine eskiye ve bilinene benzeyen şeyler birikir. Hayat artık daha sistemli ama daha az özgür hale gelir. Bu da insanın, merak ettiği şeyleri zamanla nasıl sınırladığını ve kendi hayallerini nasıl daralttığını gösterir.

Comments


bottom of page