
Bir zamanlar, büyük bir imparatorluğun hükümdarı olan Şehriyar adlı bir sultan, ihanetin gölgesinde yaşayan sert ve acımasız bir adama dönüşmüştü. Karısının sadakatsizliğini öğrendikten sonra, kadınlara olan güvenini yitirmişti. Bu ihaneti unutmayan Sultan Şehriyar, kendince bir çözüm buldu: Her gece bir kadınla evlenip, ertesi sabah onu idam ettirecekti. Böylece bir daha kimse ona ihanet edemeyecekti.
Halk, bu zalim düzen karşısında çaresizdi. Ta ki Şehrazat adlı genç ve zeki bir kadın, bu trajediye dur demeye karar verene kadar. Şehrazat, vezirin kızıydı; güzel olduğu kadar bilgili, zeki olduğu kadar da cesurdu. Babasının tüm itirazlarına rağmen, Şehriyar ile evlenmek istediğini söyledi. Şehrazat’ın planı vardı: Sultan’ı hikâyelerle büyülemek ve onun kalbindeki kini yavaşça eritmek.
Düğün gecesi, Şehrazat Sultan’ın karşısına oturdu ve masal anlatmaya başladı. İlk masal o kadar büyüleyiciydi ki Sultan, hikâyenin devamını öğrenmek için sabah olmasına rağmen onu öldürmedi. Ertesi gece, Şehrazat başka bir hikâyeye başladı ve yine en heyecanlı yerinde bıraktı. Bu böylece sürdü.
Birinci gece, onuncu gece, yüzüncü gece derken, Şehrazat tam bin bir gece boyunca Sultan’a masallar anlattı. Her masalı, bilgelikle, aşk ve sadakatle örüyor; Sultan’a insan ruhunun derinliklerini, affetmeyi ve sevmeyi öğretiyordu. Alaaddin’in sihirli lambasından Sinbad’ın maceralarına, Ali Baba’nın kırk haramilerle olan mücadelesine kadar anlattığı her masal, Sultan’ın dünyaya olan bakışını değiştirdi.
Bin birinci gecenin sonunda Şehrazat, artık hikâyesini tamamladığını söyledi. Şehriyar, o güne kadar hiç hissetmediği bir şey hissetti: Sevgi. Şehrazat’ı öldürmek bir yana, ona olan hayranlığı ve sevgisi her geçen gün artmıştı. Onun zekâsı, cesareti ve merhameti, Sultan’ın kalbindeki karanlığı aydınlatmıştı.
Sonunda Şehriyar, Şehrazat’ı öldürmek bir yana, onunla birlikte halkına adil ve bilge bir şekilde hükmetmeye karar verdi. Şehrazat sadece kendi hayatını değil, Sultan’ın gazabından korkan sayısız kadının da hayatını kurtarmıştı.
Ve böylece, Şehrazat’ın masalları birer efsane olarak dilden dile dolaşmaya başladı. Onun hikâyeleri, sadece eğlendirmek için değil; insan ruhunu iyileştirmek ve adaleti hatırlatmak için birer ders niteliğindeydi. Şehrazat, masallarıyla bir imparatorluğu değiştirdi; aşkı, sabrı ve bilgelikle dokuduğu destanıyla sonsuzluğa adını yazdırdı.
Adeta bir büyü gibi Şah Şehriyar’ın içine işleyen masaları anlatan Şehrazat gibi başka bir kadın kahraman da yine hem kendi kaderini hemde geleceği etkileyen bir oyun oynadı. Onun ismi ise Penelope'ydi.
Troya Savaşı’nın kahramanı Kral Odysseus, savaşa gitmek üzere İthaka’dan ayrıldığında, ardında genç ve güzel bir eş, Penelope’yi bıraktı. Savaş uzadıkça, Odysseus’un dönüşü belirsizleşti; hatta bir süre sonra herkes onun öldüğüne inanır oldu. Ancak Penelope, eşinin döneceğine dair inancını asla kaybetmedi.
Ne var ki çevresindekiler onun sadakatine aynı inancı göstermedi. İthaka’nın soyluları, Penelope’nin güzelliğine ve kraliçeliğine göz dikmiş, tekrar evlenmesi için baskı yapmaya başlamışlardı. Ama Penelope, bu teklifleri kabul etmek bir yana, her defasında zekâsını konuşturdu. “Eşimden ümidimi kesersem, ona layık bir vedayı hak etmeli,” dedi. “Kendi ellerimle, babam için bir kefen dokuyacağım. Ancak bu kumaşı bitirdiğimde bir karar veririm.”
Penelope gündüzleri tezgâhın başında titizlikle dokuma yapar, gece olduğunda ise ilmek ilmek işlediği kumaşı sökmeye başlardı. Bu düzen üç yıl boyunca sürdü; sadakatine gölge düşmesine izin vermedi. Ancak bir gece, dokumayı yeniden çözerken yakalandı. Artık bekleyişi sonlandırması için köşeye sıkıştırılmıştı.
Bu sefer başka bir plan yaptı. Bir yarışma düzenleyeceğini, kazanan talibiyle evleneceğini duyurdu. Şartıysa zordu: Odysseus’un güçlü yayı ile bir oku hedefe ulaştırmak. Penelope, bu yayı kimsenin çekemeyeceğini biliyordu, çünkü o yay sadece bir kahramanın ellerine boyun eğerdi.
Yarışma günü geldiğinde, kalabalık arasında yaşlı bir dilenci dikkat çekti. Kimse onun, yıllardır yurdundan uzak kalmış Odysseus olduğunu bilmiyordu. Yarışmacılar sırayla yayı denedi, ama hiçbiri başaralı olamadı. Sıra dilenci kılığındaki Odysseus’a geldiğinde, yay onun ellerinde eski dost gibi canlandı. Oku hedefine yolladıktan sonra, taliplerine kim olduğunu açıkladı.
Penelope, yıllardır özlemle beklediği eşini hemen tanımıştı. Ancak, Odysseus onun sadakatinden emin olmak istedi. Zekâ dolu bir soru sordu, yatak odalarına dair bir sır. Penelope, bu sırra doğru cevabı verdiğinde, Odysseus’un gözleri doldu. Artık emindi: Penelope, aşkına, sadakatine ve sabrına asla ihanet etmemişti.
Ve böylece Penelope’nin dokuması, sadece bir kumaş değil; sabır, zekâ ve aşkın ilmek ilmek işlenmiş bir destanı olarak hafızalara kazındı. İthaka, yeniden kraliçesiyle kralını bulmuştu.
Penelope ve Şehrazat, farklı kültürlerin ve dönemlerin kadın kahramanları olarak, sabrın, zekânın ve sevginin en güçlü silahlar olduğunu tüm dünyaya göstermişlerdir. Her ikisi de fiziksel güce değil, akıl dolu stratejilere ve sarsılmaz bir iradeye dayanarak zorlu koşulları aşmış, çevrelerindeki dünyayı kendi iradeleriyle şekillendirmiştir.
Penelope, yıllar boyunca eşine olan sevgisinden ve sadakatinden asla vazgeçmeden beklemiş, baskılar ve tehditler karşısında zekâsını kullanarak kendi kaderini korumuştur. Dokuma tezgâhının başında geçirilen günler ve gece yarısı çözülen ilmekler, onun sevgisinin ve iradesinin ilmek ilmek işlendiği birer sembol haline gelmiştir.
Şehrazat ise sadece kendi hayatı için değil, diğer kadınların hayatları ve bir halkın geleceği için mücadele etmiş; masallarıyla karanlık bir yüreği aydınlatmış ve bir hükümdarı yeniden sevgiye inandırmıştır. Anlattığı her hikâye, yalnızca bir masal değil; bilgelik, sabır ve cesaretin yankılandığı birer insanlık dersine dönüşmüştür.
Penelope ve Şehrazat’ın hikâyeleri, farklı dünyaların kadın kahramanları olarak, insanlık tarihinin unutulmaz anlatıları arasındadır. Onlar, her çağda kadınların dirayetini, yaratıcılığını ve mücadele ruhunu hatırlatan birer simge olmayı başarmıştır. İlmek ilmek dokunan bir sadakat veya kelime kelime anlatılan bir umut… İkisinin de ortak mesajı aynıdır: Gerçek güç, akılda ve kalpte saklıdır.
Sağlıcakla kalın 🤗
Comments