top of page

#Duyduklarımız ve Gördüklerimize İnanma Eğilimi

  • Yazarın fotoğrafı: Öykü Yavuz
    Öykü Yavuz
  • 7 Nis
  • 3 dakikada okunur

Her duyduğunuza ya da gördüğünüze hemen inanır mısınız? Peki ya her söylenen ya da sunulan habere didaktik bir ilgiyle mi yaklaşırsınız?

Bu bölümde, bizlere bir olayı, deneyimi ya da haberi aktaran kişilerin yalnızca gerçekleri değil; kimi zaman farklı, hatta kötücül niyetleri nasıl devreye soktuklarını masaya yatıracağız.

Hazırsanız başlıyorum.

Daha önceki bazı bölümlerde de değindiğim bir gerçeği yeniden hatırlatmak isterim: Biz insanlar, inanmaya meyilli canlılarız.Hatta bu konuda yapılmış bazı biyolojik çalışmaların varlığından da haberdarız; insanlarda “inanç geni”nin varlığına dair yürütülen araştırmalar gibi…


Bu gen... bizi sorgulamaktan çok... kabul etmeye,şüpheden çok... inanmaya yönlendiriyor olabilir mi?

Düşünsenize… bir haber duyuyorsunuz…Bir olay anlatılıyor size…Ve çoğu zaman… ilk refleksimiz şu oluyor:“Doğrudur herhalde…”


Peki ya… ya o anlatılan… bir kurguysa?Ya bize anlatılan kişi… gerçekleri eğip büküyorsa?Ya da niyeti... sadece bilgilendirmek değil de… yönlendirmekse?


İşte burada devreye... niyet analizi giriyor.Çünkü bir söz... sadece ne söylediğinizle değil,nasıl bir niyetle söylediğinizle de anlam kazanır.


Ve insan... çoğu zaman bunu fark etmeden inanır.Bir otoritenin ağzından çıktığı için…Bir haber spikeri söyledi diye…Ya da… çokça paylaşılmış, çokça beğenilmiş diye…


Ama unutmamak gerekir:Gerçek… her zaman ilk görünen değildir.


Bu konuyu tarihten bir örnekle açıklamama izin verin.


1938 yılının sonbaharında, henüz ismi yeni yeni duyulmaya başlayan genç bir oyuncu ve senarist olan Orson Welles, İngiliz fantastik ve bilimkurgu yazarı H.G. Wells’in klasikleşmiş eseri Dünyalar Savaşı romanını radyo tiyatrosuna uyarlamaya karar verir.

Adını Marslıların İstilası koyduğu bu radyo oyununu, ustaca kurgulanmış ses efektleri ve gerçeğe son derece yakın, teatral bir anlatımla dinleyiciye sunar. Welles’in bu dramatik sunumu, o gece milyonlarca insanın kulağına yalnızca bir hikâye değil, yaklaşmakta olan bir felaketin ayak sesleri gibi çarpar.

Program, halk arasında büyük paniğe yol açar; sokaklar boşalır, insanlar sığınaklara iner, Amerika bir geceliğine Mars tarafından gerçekten istila edildiğini sanır.

Ve o gece, genç Orson Welles'in adı, Amerikan yayıncılık tarihine altın harflerle kazınır.


Peki Orson Welles, bu radyo gösterisini sunarken dinleyicilere bunun bir kurgu, bir tiyatro oyunu olduğunu hiç mi söylemedi?

Tam aksine... Marslıların İstilası yayını başlamadan önce ve yayın sırasında birkaç kez bunun H.G. Wells’in dünyaca ünlü romanı Dünyalar Savaşından uyarlanmış bir radyo tiyatrosu olduğu açıkça belirtilmişti.

Anonslarda şöyle denmişti:“Radyosunu yeni açanlar için kısa bir hatırlatma: Mercury Tiyatrosu sunar. Dünyaca ünlü yazar Herbert George Wells’in ‘Dünyalar Savaşı’ adlı eserinden uyarlanan radyo tiyatrosunu dinlemektesiniz.”

Ancak ne var ki... Bu anonsu kaçıran ya da yayın akışını başından itibaren takip etmeyen binlerce insan, bir anda kendini felaketin tam ortasında bulduğunu sandı. Yayının sunumu o kadar gerçekçiydi ki, dinleyiciler bunun bir oyun olduğunu fark edemediler.

Marslılar gerçekten inmişti... En azından insanların hayal gücüne ve korkularına.


Telefon hatları kilitlendi, insanlar sığınaklara indi, şehirler arası yolları kapatanlar bile oldu. Amerika, bir geceliğine kendi kurgusuna inandı.

Ve böylece, genç Orson Welles yalnızca bir tiyatro eseri sunmakla kalmadı, medyanın gücünü ve insan psikolojisinin kırılganlığını tüm dünyaya gösterdi. Bu olay, iletişim tarihine bir dönüm noktası olarak kazındı.


Orson Welles’in sadece bir oyun olarak sunduğu Marslıların İstilası, insan zihninin korku karşısındaki kırılganlığını, medyanın algı üzerindeki gücünü ve kurmacanın bazen gerçekten daha gerçek olduğunu bizlere göstermiş oldu.


Bugün, ekranlarımızda, telefonlarımızda ve kulaklıklarımızda dönen her bilginin ardında bu tarihi deneyimden süzülen ince bir ders var: Duyduğumuz veya gördüğümüz her şeye inanmak kolaydır; ama sorgulamak, fark etmek ve ayırt edebilmek… işte gerçek farklılık burada başlar.


Konuya dair kanalda daha önce yayınladığım “ Bir haber kaç farklı yolla çarpıtılabilir: Yanlış Medya Okumaları” bölümüne bir göz atabilirsiniz.


Bölümü yeni açan dinleyiciler için kısa bir hatırlatma; Marslılar henüz dünyamıza gelmediler ve umarız, böyle bir şey asla gerçekleşmez. Ancak dünyalılar ve onu kendi çıkarları için talan etmeye çalışan yanlış, yanlı, provakatif ve manipüle edici haberlerden de uzak durmanız önemli duyurulur.


Başka bir Akıl Fikir Gezegeni bölümünde görüşmek üzere, Sağlıcakla kalın 🙏

コメント


bottom of page